Aşk ve Evlilik

Tarafından yazılmıştır :    Zac Poonen Kategoriler :   gençlik
    Download Formats:

 bölüm 1
ONSOZ

Bu kitap, Hindistan'ın Bombay kentinde­ ki Rt1hsal Yayınların izniyle Türkçe'ye çev­ rilmiş ve basılmıştır. Hindistan'da 1971'deki ilk basılışından sonra birçok kez yeniden basılıp yayınlandı.

Yazar Zak Poonen, Hindistan Deniz Kuvvetlerinde subayken yaşamını Isa Me- sih'e ade.dı. Bu olaydan yedi yıl sonra, Tan­ rı'dan özel bir çağrı alan yazar suba.ylık gö­ revinden ayrıldı. Kendisi şimdi Bangalore'­ de inanlılar topluluğuı1un önderliğinden bi­ ri olarak görev yapmaktadır. Bunun yanın­ da üniversitede, başka kiliselerde ve kon­ feranslarda Tanrı sözünde öğretiş hizmetini yürütmektedir. Aynca İngilizce olarak ya­ yınlanan «Gizli Hazineler» adlı programı da yöneten Zak Poonen, karısı ve üç erkek ço­ cuğu ile beraber Bangalore'de yaşamakta­dırlar.

Kitabın Türkiye'deki duruma uygunlu­ ğunu sağlamak için yazarın izniyle küçük birkaç değişiklik yapıldı. Bu Türkçe baskıya, ayrıca • işaretiyle belirtilmiş iki ek yapılmış bulunuyor.

Rab bu kita.bı, «iman eden bizlerin ya­

şamında, gücünün üstünlüğünü anlamamız için kullansın» CEfesoslular 1: 19).

 bölüm 2
Dikkat! Dinamit!

Yaratılmış içgüdülerin en kuvvetlisi olan seks gerçekte dinamit gibidir. Şükre­ dilmesi gereken Tanrı'nın bu güzel hediyesi kötüye kullanıldığı zaman ne büyük tahri­ batla.r yapabilir!

Her erkek ve kadında cinsel güdüler ve istekler vardır. Bu güdüler herkeste aynı güçte olmayabilir. Oysa her normal insanda ergenlikten sonra en az otuz yıl süre ile ken­ dilerini kuvvetle hissettirirler. Dinamit gibi seks de hem iyilik hem de kötülük, Tann'­ nın yüceliği veya Şeytanın hizmet.i için kı1llanılabilir. Dinamitin özünde kötülük yok-

tur, herşey bunun nasıl ve ne amaçla kul- lanıldığına bağlıdır. Seks için de durum ay­ nıdır. Tann'nın bir hediyesi kabul edildiği ve O'nun arzusuna uygun kullanıldığı za­ man insanı yüceltebilir. Kötüye kullanılırsa insanı rezilliğin eı1 derin çukuruna ite­ bilir. Birinin dediği gibi <<seks, iyi bir hiz­ metçi fakat korkunç bir efendidir.»

Seks arzusu, yemek ve dinlenmek arzu­ su kadar doğal bir arzudur. Bu arzuları ya­ ratmış olan Tanrı, bunların tatmini için de uygun yollar sağlamıştır.

SAPIK GÖRÜŞLER

Tanrı'nın yarattığı seks, saf ve kutsal­ dır. Bu, seks arzusunun, insanın ilk günahı işlemesinden önce, Tann'nın «çok güzel» diye nitelediği bir dünyada var oluşundan anlaşılıyor. Ne var ki insan düştükten son­ ra seks konusundaki görüşleri değişt.i ve kendisi seks arzularının esiri oldu. Adem ile Havva günah işleyince çıplaklıklarını fark­ ettiler ve utançlarıı1dan çıplaklarını örtme­ ye çalıştılar. Biz hala o düşüşün acı mey­ velerini toplayan bir dünyada yaşıyoruz. Sonuç olarak, Tanrı'nın bir vergisi olan seks insana. bir yük olmuştur.

1,anrı'nın bu vergisi kötüye kullanıldığı

için «seks» kelimesi bile bugün insanların belleğinde küfürle karışık bir çağrışım yap­ maktadır. Sinemalar, reklam dünyası ve köşebaşlarında satılan kitaplar; bunların hepsi, Tanrı'nın saf, güzel ve kutsal olma­ sını amaçladığı bu duyguyu çarpık ve sa­ pık göstermeye hizmet etmektedir.

Seks konusundaki düşüncelerimizin yoz­ laştığını gösteren birçok kanıtlar vardır.

C.S. Lewis, «İmanlının Davranışları» adlı

kitabında şöyle diyor: «Sahnede soyunan bir kadın için büyük bir seyircı kitlesi toplaya­ bilirsiniz. Şimdi kendinizi, sahneye getirilen üstü kapalı bir tabağı seyretmek için koca bir salonu doldurabileceğiniz bir ülkede dü­ şünün. Işıklar yavaş yavaş sönerken taba­ ğın üstündei kapağı ağır ağır kaldırıyorsu­ nuz. Işıklar tam sönmek üzere iken seyircile­ rin tabaktaki koyun pirzolasını veya bakla­ vayı görmelerine fırsat veriyorsunuz. Böy­ le bir ülkede insanların yemeğe karşı olen iştahlarında bir anormallik olduğunu düşün­ mez misiniz? Yine, değişik bir dünyada bü­ yümüş bir kişi seks güdülerimiz.in de garip olduğunu düşünmez mi?»

Kendini İsa Mesih'e vermiş bir kişi, bu sapık dünyada Tanrı için bir ışık gibi çev­ resini aydınlatmalıdır. Bu yüzden, seksi fi­ ziksel bir olguya veya bir zevk kaynağı11a indirgeyen bozuk dünya görüşüne karşı gel­ melidir. Kutsal Ruh'un düşüncelerini yenile­ mesine fırsat vermeli; böylece seksi, Tanrı'- nın gördüğü gibi, utanılması gereken bir günah olarak değil, kutsal ve özde güzel olan bir şey olarak görmelidir.

Birçok dinler ve felsefeler, ya insan be­ denini kötü ve ilk fırsatta ortadan kaldırıl­ ması gereken bir nesne olarak gördükleri için, veya öbür a.şın uca giderek bedenin her arzusunu yerine getiı•ip ona taptıkları için çarpık bir ses görüşüne sahiptirler.

İncil'e göre beden, önem sırasında ruh ve candan sonra gelmekle beraber Tanrı'nın iyi yaratısının bir parçasıdır. Bu yüzden Tanrı'nın planında bedenin belirli bir ama­ cı vardır. İncil, imanlı kişinin Tanrı'yı ken­ di bedeninde yüceltmesi gerektiğini söyler. Çünkü beden Kutsal Ruhun tapınağıdır. (1. Korintoslular 6: 13-20). Bundan dolayıdır ki, bedenlerimizi yaşayan birer kurban olarak Ta,nrı'ya sunmamız isteniliyor (Romalılar 12: 1) .

Martin Luther, bedenin, günahın sebebi olduğunu söyleyenlere şunu hatırlattı: Rab İsa'nın yeryüzünde bir bedeni olduğu halde sonuna dek günahsız kaldı, buna karşılık bedeni olmayan Şeytan günahla doludur. Günahın kökü bedende değil, yürekte aran­ malıdır. Günahtan kurtulmak, bedeni ve be­ denin arzularını ortadan kaldırmakla değil, yüreğin değişmesiyle gerçekleşir. Bazıları­ nın yaptığı gibi, Tanrıya, seks arzularımızı yok etmesi için dua etmemeliyiz. Böyle bir durumda Tanrı'nın tapınağı eksik bırakılır ve bozulur. Tanrı, eksiksiz olmamızı ve zafer dolu bir iman hayatı yaşamamızı ister. Ocaktaki ateşi söndürme}re gerek yok, fakat evin yanmaması için dikkatli olmak gerek.

Tanrı, Adem'in

Aden bahçesinde de­ nenmesine izin verdiği amaçla bizim de de­ nenmemize izin verir. Adem günahsızdı, fakat Tanrı onun kutsal olmasını istedi. Adem kendi özgür hakkını kullanarak denemeyi yenip kutsallığa erişebilirdi. Bizim için de ay­ nı şey sözkonusudur.

KÖTÜ DÜŞÜNCELER

Her genç insan, er veya geç, kötü dü- şüncelerin denemesine kapılır. Erkekler, bu sorunla daha çok karşıla.şır; çünkü erkekle­ rin seks dürtüsü kadınlarınkinden daha kuvvetlidir.

Matta 7: 21'de İsa, insanın yüreğinden

çıkan kötü düşüncelerin bir listesini ver­ mektedir. İman etmemiş olanların hepsinin yür·eği kötüdür, böylece İsa'nın söyledikleri herkes için doğrudur. Kötü düşünceler, zina işleyenlerin olduğu kadar, fırsat azlığı ve toplum korkusu ile şahsen zina etmeyen iyi ahlaklı olanların da zihnini rahatsız eder.

Burada deneme ile günahı birbirinden ayırt etmemiz gerekir. İsa bile «her şeyde bizim gibi imtihan olundu» (İbraniler 5: 15). Fakat O hiçbir zaman düşünce yönünden bile denemeye teslim olmadı ve günah işle­ medi. Biz de yeryüzündeki yaşamımızın son gününe dek deneneceğiz. Fakat günah işle­

memiz gerekmez. Kötü düşüncelerin aklı­ mızda yer etmesine fırsat verdiğimiz zaman

günah işleriz. Böyle bir düşünceye hemen

sırt çevirirsek güna.h işlemeyiz. İhtiyar imanlının dediği gibi, «Kuşların başımın üze­ rinde uçmasına engel olamazsam bile, saç­ larımın içinde yuva yapmalarına engel ola­ bilirim.» Aklımıza kötü bir düşünce geldi­ ğinde ona bir an bile güler yüz göstersek, orada kendine bir yuva yapmak fırsatını kaçırmayacaktır.

Şehvet düşüncelerine bir kez yer veril­

di mi kişiyi kendine esir eder. Zaman geç­ tikçe kurtulmak daha da güçleşir. Bu dü­ şüncelerden en kısa zamanda kurtulmak is­ temek işi kolaylaştıracaktır. Düştüğümüzü itiraf edersek, kurtuluş için gerçek bir özlem duyarsak, İsa ile öldüğümüz gerçeğini ka­ bul edersek, bedenimizi ve zihnimizi Rabbe tam teslim edersek, kötü düşüncelere karşı zafer kazanabiliriz.

Zafer dolu bir yaşam için «Ruhta yürü­ meliyiz»; yaşamımızı düzenlerken Ruh'a dar nışmalıyız (Galatyalılar 5: 16-19). Gözlerimi­ zi ve kulaklarımızı denetleyemezsek, düşün­ celerimizi de denetleyemeyiz. (Matta 5: 28 - 3ü'da anlatılmak istenen budur.) Bedenin terbiye edilmesi kötü düşüncelerden kurtul­ manın temelidir. Allah adamlarının en bü­ yükleri, zihinlerini sürekli olarak rahatsız eden cinsel denemelere karşı savaştıklarını itiraf ediyorlar. Galip gelmek için bedenleri­ ni şiddetle terbiye etmek zorunda kaldıkla­ rını söylüyorlar.

Evli ve on çocuk sahibi olan Eyüb, kötü

düşüncelerden kurtulmak için gözlerini denetlemek zorunda olduğunu itiraf etti. Eyüb şöyle demişti: «Gözlerimle bir ahit kestim, ben kıza nasıl göz atarım?» CEyub 31: 1). En çetin denemeler gözlerimizin aracılığı ile gelir. Eğer bu noktaya dikkat edilmezse, ve kötü düşüncelerle açık saçık resimlerin et­ kileri göz kapısından zihnimize girerse, on­ ları oradan söküp atmak çok zorlaşabilir.

Yaşamımızı denetlemenin yollarından

biri de, her sabah uyanır uyanmaz ve her akşam yatağa girmeden önce Tanrı ile ge­ çirebileceğimiz sakin bir dua zamanı ayır­ maktır. Sabahleyin uyandığımızda tembel­ ce yatakta gerinip durursak kötü düşünce­ lerin bir sel gibi zihnimize akmasına fırsat vermiş oluruz. Zihnimizi her gün Tanrı'nın sözü ile doldur·malıyız; kötü düşüncelere kar­ şı korunmanın en emin yolu budur. Davud,

«Sana karşı suç işlemeyeyim diye, sözünü

yüreğimde sakladım», demişti CMezmur 119: 11).

Yine İncil der ki, «Ey kardeşler, hak olan ne varsa, saygın olan ne varsa, adil olan ne varsa, saf olan ne varsa, sevimli olan ne varsa, hakkında iyi söylenen ne varsa eğer bir fazilet ve eğer bir sitayiş varsa, onla,rı düşünün.» CFilipiler 4: 8). Hindistan'da uzun yıllar bulunmuş bir imanlı kötü düşünceler­ le savaşmakta İncil'in buyruk ve öğütleri­ nin kendisine en büyük yardımcı olduğunu söylüyor. Zihninde, bir kızla ilgili şehvet dü­ şünceleri uyanır uyanmaz hemen o kız için ,dua eder, onun Kutsal Ruh'un temiz bir ta­ pınağı ve Tanrı'nın hizmetinde gayretli ol­ ması için yalvarırdı. Böyle dua ettikten son­ ra, kız için zihninde kötü düşünceler barındı­ rumazdı artık. Aynı za.manda Tanrı'yı böy­ le güzel bir kadın yarattığı için yüceltmek iyidir. Dış görünüşü güzel olan bir kadın, do­ ğayı süsleyen güzel çiçekler gibi Tanrı'nın yarattığı güzelliklerin bir parçası sayılmalı­ dır. Böyle düşünmek pak bir düşünce yaşamı sürmenin bir yöntemidir.

Bazıları diyebilir ki, «dünyada egemen olan ahlak ölçüleri o kadar düşük ki, kötü düşüncelerden tümüyle özgür olmak güç­ tür.» Ne var ki, bu durum sadece yirminci yüzyıla özgü bir durum değildir. Korintos şehri, birinci yüzyılda düşkünlüğün ve ah­ laksızlığın merkeziydi, bununla beraber Tanrı'nın l{utsal Ruhu oradaki imanlıların düşüncelerini Mesih'in itaatine esir etti (2 Korintoslular 10: 5). Tanrı'nın Ruhu bugün de aynı şeyi yapmamızı istiyor. Yaşama gı­ den yol dar ve güçlüklerle dolu olabilir, fa­ l{at Kutsal Ruh bu yolda yürüyebilmemız için bize güç veriyor.

Yaşamımızı denetlemek için karşıt cins­ ten iğrenmemize gerek yoktur. Karşıt cinsi çekici bulmamız günah değildir. Doğal bır tutumdur bu. Tanrı'nın güzel yaratısının bir parçası olan güzel bir yüze hayranlık duy­ mak kötü bir şey değil. Ancak düşmüş yara­ tıklar olduğumuz için özel bir dikkat sarfetmezsek güzelliğe duyduğumuz hayranlık şehvet duygusuna dönüşebilir. Böylece kar­ şıt cinsin çekiciliği, özde iyi ve temiz olduğu halde, bizim için kötü düşüncenin kaynağı haline gelebilir.

Keith Miller, ,,İkinci Dokunuş» başlıklı

kitabında şunu söylüyor: «Gayretli ve ita­ atkar bir imanlı olmanın, karşıt cinsin gü­ zelliğini görmemize engel olmadığını gör­ düm. Bunu böyle kabul etmenin günah ol­ duğunu veya. böyle düşünen birinin ruhsal bir muayeneye ihtiyacı bulunduğunu sanmı­ yorum. Gerçekte benim yaşımda iseniz ve karşıt cinsi çekici bulmuyorsanız o zaman bir doktor muayenesine ihtiyacınız olabilir. Ciddi olarak söylüyorum bunu. Gerçeği ka­ bul etmek asla günah değildir. Aslında gü­ nah işleme olasılığını kabul etmek sağlam bir iman karakteri geliştirmenin bir ön şar­ tıdır. Ôı·neğin bir kör, önündeki masanın üzerinde duran bir altını çalmazsa onu dü­ rüst sa.yamayız, çünkü altını göremiyor. Fa­ kat o altını gören bir kimse, hırsızlık düşün­ cesini yenip onu çalmıyorsa dürüst sayılabi­ lir. Önemli olan, sorunun kökeninde yatan nedene karşı direnmektir.»

Güvenliğimiz, her an Kutsal Ruh'un içi­

mizdeki sesine itaat etmemize, gözlerimiz ve dikkatimiz O'nun gösterdiği yöne çevir­ memize bağlıdır. Aynca sürekli duamız,

«Ra.b, bu alanda gücümü aşan denemeler­

den beni koru», şeklinde olmalıdır. Birçok genç insan, içten yaptığı bu dua ile başarılı bir iman yaşamı sürmüşlerdir.

KENDİ KENDİNİ TATMİN ETME CMASTURBASYON)

Gevşeklik, düşünce karşılığı, bedenin cinsel arzularının denetimden çıkmasına yol açabilir. Bir imanlı bu duruma düşmemeli. Pa.vlus'un dediği gibi, «Yarışmaya katılan adam her şeyde kendini tutmasını bilir. On­ lar geçici bir çelenk almak için, fakat bizge­ çici olmayan için yaparız. İmdi kararsızca değil, ben böyle koşarım; havayı döver gibi değil, böyle yumruklarım; fakat bedenirrıe acı verip onu köle ederim; ta ki başkalarına vazettikten sonra, ben kendim yarışma dışı kalmayayım» (1 Korintoslular 9: 25-27) .

Yine der ki Pavlu.s, ,,Içinizden her biri,

Allahı bilmeyen Milletler gibi şevhet tutku­ sunda değil, kutsallıkta ve saygıda kendi bedenine sahip olmayı bilmesini, ve işte ken­ di kardeşine tecavüz ve gaddarlık etmemesi­ ni öğrenmelidir Cl Selanikliler 4: 4,5).

C.G. Scorer, ,,Kutsal Kitap ve Bugünkü Cinsel Ahlak» adlı kitabında şöyle yazıyor:

«Pavlus'un bu sözlerinde, K1.,1tsal Kitabın

açıkça söz etmediği bir konuda, kendi ken­ dini tatmin veya masturbasyon konusunda önemli uyanlar vardır. İncil, insan yaşamı­ nın gizli yönlerini analiz etmek gibi bir amaç gütmez. Fakat bu şekilde kendi kendini tat­ min etmek, Tann'nın bedenlerimizde sahip olduğu yetkiye karşı isyan arzusundan doğ­ maktadır. Bunun tersini savunmak güçtür. Kendi kendini tatmin etme işi, cinsel ilişkiyi sadece bir zevk alma düzeyine indirir. Kadın veya erkek, içlerindeki bu arzunun efendisi olacakları yerde onun esiri olurlar. Şehvetli düşüncelerin ruhsal öze ve güce karşı oldu­ ğu hemen hemen genel bir kuraldır. Eğer yaşamımızı bedenimizin iç güdüleri yöneti­ yorsa, Ruh'un yönetimi olmaz. Psikolojik ola­ rak, bu tür davranışlar çok kez bir karak­ ter eksikliğinin, ya da yenilmesi gereken bir zihin saplantısının belirtileridir. Kendi ken­ dini tatmin işi elbette ki evlilik dışı cinsel ilişkiler kadar ciddi bir sortın yaratrrtıyor. Çünkü işin içinde ikinci bir şahıs yoktt1r. Ne var ki kabaran bir d.ürtüyü denetim al­ tına alamamak kişinin keı1dine olan güveni­ ni sarsıyor. Bir imanlı için durum daha cid­ didir. Kendine olan saygısını yitireceği için kişinin iman ya.şamında büyük gedikler cıoçe.r ve onun tanıklığını zayıflatır. Bir cinsel tah­ rik hemen önlenirse sorunun çözümii kolay­ laşır.,,

Kendi kendini tatmin işi fiziksel bir has­ talığa yol açmaz, fakat ruhsal dengesizliğe, suçluluk duygusuna

,ıe

irade za.yıflığına yol aça.bilir. Bunların hepsi, sonunda imanlıyı Tanrı ile kurduğu müşareketten ve ruhsal etkinlikten yoksun bırakabilir. Masturbasyon, aşın bir alışkanlık haline gelirse evli­ likten sonraki cinsel ilişkilerde de sorunlar yaratır. Aynca Tanrı'nın insana bir hediyesi olan cinsel arzular kötüye kullanıldığı için de günahtır. Tövbe edilmeli ve bu alışkanlık­

tan vazgeçilmelidir.

Gençler, ilk cinsel bilgilerini çoğunlukla

çevreden ve çarpık bir biçimde edindikleri için bu kötü alışkanlığın pençesine kolay­ lıkla düşerler. İnsan bunu bir kez denedi mi, tekrar tekrar aynı denemeyi yapmaktan kendini alamaz. Fakat İsa böylelerini kurta­ rabilir.

Gençlerin çoğuna verilen yanlış bilgiler

anlan, işlemeyen bir adalenin canlılığını yi­ tirmesi gibi, cinsel organın da kullanılması halinde aynı sonucun doğacağına inandır­ maktadır. Bu, temelden yanlış bir düşünce­ dir. Tıp otoriteleri, cinsel organın kı.ıllanıl­ maması halinde canlılığının yok olmayaca­ ğı, etkinliğinin azalmayacağı konusunda an­ laşıyorlar. Cinsel arzuların kontrol altına alınmasının psikolojik bir zararı da yoktur. Tan1 tersine, bedenin bu arzularını denetle­ yebilen bir kişinin iradesi daha güçlü, zihni daha canlı olur. Bir insan, cinsel organını bir kez kullanma.dan bile beden ve zihin ba­ kım1ndan güçlü ve sağlıklı bir yaşam sürdü­ rebilir.

Bazı gençlerin, uyku sırasındaki boşalma

konusunda sorulan olabilir. Uyku anındaki boşalma ,bedenin ürettiği artık maddenin dışan atılmasıdır. Bunu vücudun doğal bir fonksiyonu olarak kabul etmek gerekir. Bun­ da ne anormal bir taraf var, ne de kaygıla­ naca-k bir şey ...

Her genç, evlilikten önce, cinsel arzula­

rını denetim altına almayı öğrenmelidir. Ev­ lilik yaşamında bu daha da önem kazanıyor. Evlilikten sonra bile cinsel ilişkileri düzeı1- lemek gerekiyor; çünkü evlilik, frenleneme­ yen cinsel ilişki yollarını bağışlamaz. Evli­ likten önce kendini denetleyemeyen bir kişi evlilikten sonra bu işi güçlükle başarabilir.

Kendi kendini tatmin etmek alışkanlı­

ğına kapılan kişiler bundan nasıl kurtulabi- leceklerini sorabilirler. Kurtuluş, Isa ile çar- mıhta öldüğümüzü ve O'nunla dirildiğimizi, böylece günahın boyunduruğunu kırdığımı­ zı öğrenmekle olur. Kendimizi Rabbe suna­ rak Kutsal Ruhla dolmayı özlerse!{ bu za"fer yaşamamızda gerçekleşebilir (Romalılar 8:2). Aynı zamanda günlerimizin baş geçme - mesini sağlamalıyız. Zihnimiz ve bedenimiz bütün gün değişik işlerle meşgul olmalıdır. Tembel bir vücut şehvet ağlarına kolayca takılır. Güç yaşam koşullan altında yaşayan bir kişi, bu konuda güçlükleri az olan bir kişidir. Tanrı, insanın çalışarak geçimini sağlamasını ön görmüştür. Adem, ekmeğini,

alnının

teriyle kazanmak zorundaydı (Tek­ vin 3: 19). Ne var ki bilimin buluşu olan bir­ çok araç insana daha çok boş zaman sağla­ maktadır. Bu yüzden çağımızın insanı, Şeytanın kullanmaya hevesli olduğu boş zaman­ ları değerlendirmek sorunu ile karşı karşı­ yadır. «Bize zaman kazandıran araçları kul­ lanmayalım», demek istemiyorum. Mı'hak­ kak kullanacağız. Fakat boş zaınanımızı iyi ve yaratıcı bir işte değerlendirmeye çalış­ malıyız.

Gücümüzü dört yoldan harcayabiliı·iz:

beden faaliyeti ile, zihin faaliyeti ile, duy­ gu ve heyecanla veya kendimizi şehvete ve­ rerek. Gücümüzü ilk üç yoldan harca.yam8.z­ sak vücudu dördüncü yola iten bir baskı ya­ ratmış oluruz. Fakat u11utmayalırn ki, dör­ düncü yol sinirleri en çok yıpratan ve vücu­ du en çok tüketen yoldur.

Bazı erkeklerde cinsel arzuların baskısı daha hafiftir. Aşırı cinsel arzuların baskısı­ nı daha çok hissedenler de anonnal değildir­ ler. Aşıı·ı cinsel arzular, yararlı yollarda kul­ lanılabilecek artık bir gücün göstergesi sa­ yılmalıdır. Tanrı, sürekli bir şehvet savaşı vermemizi istemez. Bedensel gücümüzü O'­ nu yüceltmek ve insanlara yardım etmek için akıllıca kullanmamızı ister. Tanrı zihni­ mizi iyi, pak ve olumlu düşüncelere yönelt­ memizi ister. Kendi kendini tatmin etme d ü­ şüncesini yenmek, cinsel arzulara karşı olumsuz düşünceler geliştirmekle değil, zih­ nimizi olumlu ve yararlı düşüncelere yö­ neltmekle mümkündür. Pavlus'un Filipililer 4:8'de dediği gibi:<<Ey kardeşler, hak olan ne varsa, muteber olan ne varsa, adil olan ne varsa, saf olan ne varsa, sevimli olan ne varsa, hakkında iyi söylenen ne varsa, eğer bir fazilet ve eğer bir sitayış varsa, on­ ları düşünün,,.

Her genç imanlı bedensel faaliyetlerle

ilgilenmeli ve günlük işlerde içindeki artık gücü kullanmaiıdır. Boş zamanlan da Tan­ rı'nın sözünü çalışma.ya ve duaya ı:ıyırmalı. Kişi günün sonund.a ne kadar iş başardığı­ nı görmüş olmakla kalmayacak, yatağa gi­ rer girmez rahat ve derin bir uykuya dala­ cak. Kutsal Kitap şöyle diyor: «Çok çalışan­ lar iyi uyur» (Vaiz 5: 12).

Yemek ve uyku konusunda kendimizi

denetleyebilirsek, cinsel özlemlerimizi de de­ netim altına almamız daha kolay olur. Bu iki konuda başarılı olamayan birçokları cin­ sel konularda yenik düşerler. Aşırı yemek yemekle, aşırı cinsel arzulan arasında ger­ çek bir bağıntı var. Eski Sodom'da cinsel gü­ nahların artmasının nedenleri yiyecek bol­ luğu, refah ve tembellikti (Hezekiel 16: 49). Aşırı cinsel arzuların ba.skısı altında olanlar fazla yemek yemek alışkanlıklarını disiplin altına alsınlar. Böyleleri oruç ve duayla be­ raber Tann'nın yüzünü arasınlar. Çok geç­ meden de lcurtuluşu bulurlar.

Bu konuda başarılı olmanın bir yolu da

yazılı bir hesap tutmaktır. Eğer kendimize karşı dürüst isek düşkünlüğümüzü itiraf e­ debilir ve bir tarafa kaydedebilirsek, günah eğilimine karşı direncimiz artar. Belki herkes bunu ya.pamaz, fakat bazıları için ger­ çekten cesaret verici sonuçları olabilir. İkin­ c,i kez düştüğümüzde, birinci düşüşten o ya­ na ne kadar zaman geçtiğini anlayabilir ve bu zaman aralıklarının giderek büyüdüğü­ nü görebiliriz. Bu da Rab'de bir zaferdir. Gerçekte bu koı1uyu, yakamızı bırakmayan bir günah olarak görmektense Tanrı'nın bi­ zi eğitmek ve bizim isteğimizi kendi isteğine tabi kılmak istediği bir konu olarak görebi­ lirsek, zafere daha kolay ulaşabiliriz. I-Ier­ şeyden önce Rabbin varlığını yakından duy­ mamız, O'nl1n her zaman bizimle olduğunu ve bizi gözettiğini bilmemiz gerekir. Kuş­ kusuz bir başka. imanlı bizi g·özetlerken ken­ di kendimizi tatmin etmeye kalkmayız. Kul­ dan bu kadar çekinirsek Tanrı'dan ne kadar korkmalıyız!

Eğer bütün çabalarınıza rağmen bu de­

nemeden kurtulamıyorsanız, yapacağınız en iyi şey probleminizi bir başka imanlıyla pay­ laşmaktır. Bu, sizi güçlendirscektir. Aynı cinsten olan imanlıların bu tür sorunlarını paylaşmaları her zaman yardımcı ola.bilir.

Şunu hiç unutmayın: Eğer sendeleyip günaha düşerseniz ı Yuhanna 1:9'daki Rab­ bin sözü sizin için yine geçerlidir: <<Eğer gü­

nahlarımızı ikrar edersek, günahlarımızı bi­ ze bağışlamak ve bizi her haksızlıktan te­ mizlemek için o sadık ve adildir.» Kendi ken­ dini tatmin etme işinin çok büyük bir suç

olduğunu düşünüp bunu kafanızda büyüt memeye dikkat edin. Elbette ki Matta 12'de sözü edilen Kutsal Ruha karşı işlenen gü­ nah kadar büyük bir günah değildir. Fakat huysuzluk, herşeye kızmak alışkanlığı gibi, kişinin kendi kendini disiplin altına alama­ masının bir sonucudur. Diğer ta.raftan, geç­ mişte böyle bir alışkanlığımız olduğu için

.sürekli bir suçluluk duygusu içinde olmamız '

da Tanrı'nın isteğine aykırıdır. Davud'un de­ diği gibi: «Doğu batıdan ne kadar uzaksa, isyanlarımızı bizden o kadar uzaklaştırdı» (Memur 103: 12). Tövbe ettiğimiz anda, gü­ nahlarımız, suçlarımız ve utancımız İsa'nıı1 kanının aracılığı ile denizin derinliklerin 0 atılır. Tanrı ile müşareketimiz yeniden kunı­ lur.

Bu yüzden, kendi kendini tatmin etme

alışkanlığınız varsa, beklemeyin, derhal İsa­ ya gelin ve tövbe edin. Tövbe ettikten sonra bu konuda daha büyük bir zafer için dua edin. Dayanın. Bir daha düşmenize gereic yok.

ZİNA VE EVLİLİK DIŞI CİNSEL İLİŞKİLER

Zina, evlilik dışı cinsel birleşmeye denir. Evli olan kişinin başka bir eşle cinsel ilişki. kuı·rrıası ile evli olmayan iki karşıt cinsin cinsel ilişki kurmaları arasında bir fark yok­ tur. İsa her ikisinin de insanın kötü düşün­ celerinden ileri geldiğini söylüyor (Maı·kos 7:21). Her ikisi de Tanrı'nın katında aynı oranda iğrençtir.
Aslında bir kadınla bir erkek arasında­ ki ilk cinsel birleşme beraberinde esrarlı bir ba.ğ getiriyor, evlilik o anda gerçekleşmiş sa­ yılır. İncil diyor ki: ,,fahişeye yapışanın onunla bir vücut olduğunu bilmez misiniz? Çünkü, «ikisi bir vücut olacaklar,, deniyor,, (1 Korintoslular 6: 16). Tevrat'ta kadınla er­ kek ara.sındaki cinsel birleşme ,,birbirlerini bilmek» şeklinde anlatılıyor. Cinsel birleş­ me, sadece fiziksel etkileri olan bir ilişki de­ ğildir. Kolayca da unutulamaz. Cinsel bir­ leşme, kadın ve erkeği esrarlı bir şekilde bir bedenmiş gibi kaynaştırır. Bu yüzden Tanrı gelişi güzel cinsel birleşmeleri önlemek için birçok engeller koymuştur. Orneğin, frengi ve bel soğukluğu gibi hastalıklar... Incil di- yor ki: ,,Zina işleyenlere Allah hükmedecek­ tir» (İbraniler 13: 4).

Genç erkekler, çoğunlukla kendilerine bir sorumluluk yüklemeyen zevk ve eğlen­ ceye düşkündürler. Evliliğin getirdiği so­ rumluluktan !<:açarak cinsel yönden tatmin yollarını aramaları bu yüzdendir. Böylesine aşağılık cinsel ilişkiler içine giren bir kimse ancak Tanrı'nın hükmüne ve lanetine layık­

tır.

Bazı gençler de erkekliklerini ispa.t et­ mek için iman etmemiş arkadaşlarının bas­ kısı altında kalırlar. Bir kızla buluşmaz, ge­

neleve gitmez veya cinsel serüvenleri olmazsa alaya alınırlar. Ne var ki erkekliğin öl­ çüsü cinsel ilişkiden çok kendi kend.ini de­ netleyebilmektir.

Kutsal Kitap bize, gem vurulmamış şev­

het duygularından dolayı düşen Davud ör-

. neğini veriyor. Onu düşüşe götüren olayla­ ra bakın. 2. Samuel 11: 1,2'de, savtış sla,ıın­ da olması gerekirken Davud'un teınbelce ev­ de kaldığını okuyoruz. Görevini. ihmal ettiği için rahatlığa '.re tembelliğe yenildi. Bu sıra­ da Bat-şeba'yı gördü. Da,vud, gözlerini de­ netlemek yerine, kadına bakmaya devam et­ ti ve günalı. işledi.

Yine Kutsal l(itap'ta sınırsız arzularıyla sürüklenen Şimşon'un nasıl düştüğünü oku­ yoruz (Hakimler 14 ve 16). Şimşon, güzel ka­ dınları görünce Tanrı'nın kendisine verdiği görevi unuttu ve sonunda bu kutsal görevi kaybetti. O gündenberi birçok kişi aynı şe­ kilde düştüler ve görevlerini kaybettiler.

Öte yanda Yusuf'un örneğiyle karşılaşı­ yoruz. Yusuf, ne Davud'un rahatlığına ve yetkilerine sahipti, ne de Şimşon gibi kutsal bir göreve ça.ğrılmıştı. Buna rağmen Yusuf, şehvete yenilmedi. Tevrat'ın 30 uncu bölü­ münü her genç okumalıdır. Bölümüıı. 7. aye­

tinde

denemenin nasıl birdenbire Yusuf'un karşısına çıktığını görüyoruz. Bize de aynı şey olabilir. Eğer denemelere karşı önceden hazırlanmışsak mutlaka düşeceğiz.

Eğeı·

Yusuf özel yaşamında kendini şevhete kap­ tırsaydı kolayca düşecekti. Fakat, O, Tann'nın varlığını herşeyden daha yakın hisse­ diyordu. Bu yüzden deneme gelince Tanrı'- ya sığındı ve düşmedi. Eğer Yusuf'un ru­ haniliği yürekten ve gerçek değil de sadece başkalarına iyi göı'Üllmek için takinılmış bir ruhanilik olsaydı, herhalde böyle bir dene­ meye dayanamazdı.

Bir noktaya daha dikkat edelim. Yusuf'u

gü_nah işlemekten alıkoyan şey, cezalandıı·ıl­ mak veya yaptıklarının öğrenilmesi korku­ su değil, yalnız Allah korkusudur (ayet 9). Ne yazık ki bugün insanları günah işlemek­ ten uzak tutan şey ceza ve başkalarının ya­ pılanı öğreneceği korkusudur. Fakat Yusuf'­ un Tanrı ile olan ilişkileri, günümüzde in­ sanın Tanrı ile kurduğu suni ilişkilerden da­ ha derin ve gerçekti.

Ayet ıo'da Potifar'ın kansı tarafından

yapılan teklifleri Yusuf'un nasıl reddettiğini okuyoruz. İlk denemeye ,,hayır» dediği için ikinci ve üçüncü denemelerde de «hayır» di­ yebildi. Bir ilahinin belirttiği gibi:

Denemeye tesliın olmayın, teslim olmak

güna,htır;

Her zafer size bir başkasını kazandıra­ caktır.

Ayet ıo'da görülüyor ki, Yusuf artık ka­

dından büsbütün uzak kalıyor. Denenıeler­ den kurtulmak için bu iyi bir yoldur; dene­ ıneye sebep

olan

nesneyi gözümüzün önün­ den

uzaklaştır·ınalıyız.
Yusuf'un örneği, karşıt cinsle kuracağımız ilişkilerde dikkatli olmamız için bizi uyarıyor. Yalnız güzel ve çekici kızlar kar­ şısında değil, güzel olmayan kızlara karşı da dikkatli olmalıyız. Aşırı güzellikten yoksun olan bazı kızlar, bu eksikliklerini telafi et­ mek için erkeklere, daha çok özgürlük ta­ nıyabilir. İncil bizi uyarıyor: «Zinadan ka­ çın. İnsanın işlediği her günah kendi bede­ ninin dışındadır, fakat zina eden kendi be­ denine karşı günah işler. Yahut bilmez mi­ siniz ki bedeniniz Allah'tan aldığınız sizde olan Kutsal Ruhun tapınağıdır. Kendi kendi­ nizin değilsiniz; çünkü paha ile satın alın­ dınız. Bunun için Allah'ı bedeninizde yücel­ tin» Cl Korintoslular 6: 18-20). «Gençlik ar­ zularından kaç, temiz yürekten Rabbi çağı­ ranlarla beraber doğruluğun, imanın, sev­ ginin, esenliğin ardınca koş» (2 Timoteos 2: 22).

Yusuf'un yaptığı buydu. İftiradan veya hapse atılmaktan korkmadı, şehvete karşı koydu. Kuşkusuz Tanrı onu ödüllendirdi. Günümüzde Tann'nın ödüllendirdiği genç­ lerin az olması belki de bu konuda daha ko­ lay ve daha sık düşmelerinden ileri geliyor. Fakat unutmayalım, zina dahil, geçmişteki günahlarımız için mükemmel bir af bekliyor bizi. Bu yüzden Pavlus Korintos'taki inan­ mışlara şöyle diyor: «Aldanmayın; ne ahlak­ sızlar, ne putperestler, ne zina işleyenler, ne cinsel sapıklar, ne hırsızlar, ne aç gözlüler, ne sovücüler, ne de gasıpla Allah'ın egemen!iğini miras alacaklardır.» Pavlus sözlerine uş teşvik edici ayetlerle devam ediyor: «Ve bazılarınız böyle idiniz: fakat yıkandınız, tak­ dis olundunuz. Rab İsa Mesih'in isminde ve Allah'ımızın Ruhunda doğru kılındınız,. Cl Korintoslular 6: 9-11). Bazıları ahlaksız ve putperestti, faka.t şimdi yıkandılar! Şimdi kutsal oldular! Tövbe etmeden önce belki de genelev kadınlarıyla yattınız. Şimdi tüm ya­ şamınızı ve bedeninizi Rabbe verdiniz. Unutmayın, eski günah yaşamınız, cinsel g·ünahlar dahil, bağışlandı, gömüldü ve unu­ tuldu. Tanrı bağışlayıp unuttuğuna göre,

{İbraniler 8: 12) siz de unutmalısınız!

Ahlaksal suçla suçluluk duygusunu bir­ birinden ayırmaya dikkat edelim. Tövbe edip Mesih'e geldiğimiz zaman Tanrı önün­ de, yeni doğmuş bir bebek gibi masurrı, ter­ temiz oluruz. Ahlaki suçumuz bizden uzak­ laştırılır. Hiç günah işlememiş gibiyiz. :t-Je var ki geçmiş günah yaşamımıza ait suçlu­ luk duygulan zaman zaman geri gelir. Şey­ ta11. bu duyguları kullanıp sizi hüküm altın­ da tutmaya çalışır. Öyle bir anda Romalılar 8: l'i hatırlayıı1: ,,Öyleyse şimdi Mesih İsa'- da olanlara hiç bir mal1.kumiyet yoktur.,, Unut:mayın. Tanrı geçmiş günahlarınızın hepsini unuttu. Mesih'in değerli kanıyla yı­ kandınız. Zamanla ve Ruh'un yaşamımızda­ ki kutsal işleyişi ile, bilinçaltımız ve hatta rüyalarımız pakla.nıncaya kadar Tanrı es­ kiye ait kötü anıları bir bir bizden uzaklaş tıracaktır. Fakat iman etmeden önceki ya­ şamınız çok kötü geçmişse, Tanrı'nın siz­ deki işi biraz uzun sürebilir. Yine de eski günahlarınızııı. hepsi iman ettiğiniz an ba ğışlanmışt,ır.

l-IOMOSEKSÜELLİK

Hon1oseksüellik, aynı cinsten il,;:i 1-.:işi arasındaki cinsel ilgiye denir. l,ut zaınanın­ daki Sodom ve Gomora bu tür günahlar· yü­ zünden Tanrı'nın gazabıııa uğradı. I-Ion10- seksüellik, Levililer 18: 22 ve 1 Korintoslıılar 6: 9,lü'da. açıkça lanetlenmiştir. İncil, homo­ seksüel ilişkiler içine girenlerin bu sapıklık­ lı:trına layık olan karşılığı alacaklarını bil­ diriyor (Romalılar 1: 26,27). Eski Ahit'te bu günahı işleyenler acımasızca ölüm cezasına çarptırılıyordu (Levililer 20: 13).

Bir imanlı yalnız homoseksüel ilişkiler­ den çekiı1mekle yetinmemeli, kendi cinsin­ den olanlara karşı d11ygularını da pak tut­ malıdır. Homoseksüel olanların gizli arzııla­ rına karşı dikkatlı olmalıdır. Eğer bu kötü alışkanlığın pençesine düşmüşseniz kurtuluş için hemen Rabbi arayın, karşıt cinsle sağ­ lıklı ve normal ilişkiler kurmaya çalışın. Bu

• konuda size dua ve görgüsüyle yardım ede­ cek bir imanlı kardeşe güçlüklerinizi anla­

tırsanız yararlı olur.

DÜŞMANI YENMEK

Günümüzde karşılaştığımız denemele­ rin çoğu seksle ilgilidir. İncil Şeytanı, bizi yutmaya hazır kükreyen bir aslan, aldatma­ ya hazır kurnaz bir yılan gibi tanımlıyor. Şeytan, gençleri hep bu noktada a\rlamaya ve yaşamlarını mahvetmeye çalışıyor. Uya­ nık olduğumuz sürece emniyetteyiz, her ko­ nuda olduğu gibi bu konuda da. kurtuluşu­ muzun bedeli sonuna kadar uyanık olmak­

tır.

Tanrı Sözünün koydu u yasaklar bizi

düşmanın tuzağından kurtarmak içindir. Tanrı, Sözü boyunca, özellikle Süleymanın Mesellerinde birçok kez bizi uyarıyor. Her genç bu kitabı sık sık okumalıdır. Bazı iman­ lılar, her gün bir bölüm olmak üzere Süley­ manın Meselleri kitabını ayda bir kere oku­ mayı alışkanlık haline getirnıişlerdir. Böyle bir alışanlık bizi düşmana karşı önceden u­ yarır.

Zaferi kazanmaya kararlıysak savaşa

girmemiz kaçınılmazdır. Fakat teslim olma­ malıyız. Eğer düşmüşsek günahlarımızı Tan­ rı'ya itiraf edelim. O, bizi geçmişteki kötü­ lüklerden ve kötü düşüncelerden temizle­ meye ve bağışlamaya hazırdıı-. Verdiği söze sadıktır. Geçmişte büyük günah işlemiş olan­ lar tövbe ettikten sonra da bu güna.hlarının etkilerini duyabilirler. Fakat geçmişte kötü denemelerle karşılaşmamışsak dikkatli ola

lım. Çünkü İncil, hiç düşmeyeceğim diyen­ lerin düşmeye daha eğilimli olduklarını ya­ zıyor (1 Korintoslular 10: 12).

Tanrı, sizin sonuna kadar zafer içinde bir yaşam sürdürmenizi arzu eder (2 Korin­ toslular 2: 14). Bunu yaşamınızda başaraca­ ğına imanınız tam olsun.

 bölüm 3
Zit Kutuplar Birbirini Ceker

Hepimizin içinde, karşıt cinsle beraber olmak, arkadaşlık etmek ve beğenisini ka­ zanmak özlemini yaratan bir şey var. Dav­ ranışlarımızla aynı cinsten birini değil de, karşıt cinsten birini etkilemeyi daha çok is­ teriz. Karşıt cinsin bizi ihmal etmesi, aynı cinsten birinin bizi görmezlkten gelmesin­ den çok daha ağır gelir bize.

Bütün noı1nal insanlarda ergenlik ça­ ğı ile beraber karşıt cinse olan ilgi yeni bir değişikliğe uğraı-. Bu durum erkeklerde 13 ile 16, kızlarda 11 ile 15 yaşları arasında gö­ rülmeye başlar. Bu yaşlardan önce erkek ço­ cuklar kendi cinslerini, kız çocuklar da ken- di cinslerini tercih ederler. Oysa ergenlikle beraber her iki cinste, diğer cinse karşı bir ilgi ve çekicilik uyanır. Ka.rşıt cinsle bu çe­ kiciliği hemencecik benimsemeseler bile za­ manla gelişir. Çekicilik kendini kişinin dav­ ranış biçimi ve biraraya gelince daha zarif

34


hareketler yapmaya yönelen ilgisi şeklinde gösterir. Böyle bir ilgi doğaldır, bundan kaçmaya gerek yoktur. Aynca bunun

özünde günah da yoktur. '

Tann bizi böyle yarattığına göre, kar­

şıt cinsle iyi geçinmemizi ve doğal ilişkiler içinde olmamızı da arzu eder. Tann, karşıt cinsle beraber olma arzularımızı baskı al­ tına almamızı istemez. Fakat bu arzuları­ mızı denetlememizi ve çok ileri gitmememizi de hatırlatıyor. Karşıt cinse aşın ilgi duy­ manın, özellikle yalnız bir kişiye bağlan­ manın kuşkusuz tehlikeleri vardır. Fakat diğer aşırı uca giderek karşıt cinsle olan ilişkilerimizi tamamen koparmamız da ay­ nı ölçüde tehlikelidir.

Bazıları da kendilerini çok ruhani gö­

rüp karşıt cinsten biriyle konuşmaktan bi­ le çekinir. Ne var ki bu halleriyle kendile­ rinin ruhani değil, biraz anormal olduk­ larını ispa.tlıyorlar. Karşıt cinsle arkadaşlı­ ğı ruhaniliğe aykırı bulan düşünce, tek kal­ mayı evlilikten daha kutsal ve bereketli kabul eden felsefenin bir parçasıdır. Kay­ nağını İncil'den almayan bu tür yaı1lış öğ­ retişler evlenmemiş dindarlar arasında ör­ neğine bol bol rastlanan gizli günahlara

yol açabilir.

Aynı şekilde, yalnız kendi

hem

cinsleriyle

ilişkisi olanların düşünce

ve

alışkanlıkları,

her iki cinsle

de doğal ilişki­

leri olanların

düşünce ve

alışkanlılçların­

dan hemen her zaman daha kötüdür.

35


Yukarda söylenenler, karşıt cinsle olan ilişkilerdeki her türlü sının yıkalıın anla­ mına gelmemeli, böyle bir düşünce bizi öbür uçtaki ahlaksızlığa götürür. Arzu edi­ len şey sağlıklı bir dengedir.

Doktor Herbert Gray ,,Erkekler, Ka­ dınlar ve Tanrı» adlı kitabında şöyle yazı­ yor: «Evlilikten ayrı olarak erkek ve kadın arasındaki arkadaşlık ilişkileri öyle mutlu ve bereketli, renkli ve destekleyici olabili­ yok ki kişi, insanların iki cins olarak yara­ tılmış olmanın, 'fanrısal düşüncenin ha­ rikalarından biri olduğunu düşünmeden edemiyor. Yaşamın bütün dallarında, belli birkaç istisna ile, erkek ve kadın birbirleri­

.ni bütünler, teşvik ederler. Bu beraberlik,

yaşamı daha yüce ve mükemmel yapıyor.»

ARKAKDAŞLIK

İncil, genç erkeklerin, kızlara karşı bü­ tün yürek sadeliğiyle kız kardeşler gibi davranmalarını salık verir (1 Timoteos 5: 2). Başka bir deyişle, başkalarının senin kızkardeşine hangi gözle bakmasını ister­ sen, sen de genç kızlara o gözle bak. Pal{

bir düşünce hayatı için bu iyi bir kural­ dır.

Her iki cins birbirlerine karşı sevgi, saygı ve ihtiyatla davranmalıdırlar. Karşıt cinsle aşırı samimi ve hafif olmamalıyız.

36


Bir dereceye kadar ihtiyatlı ve ağır başlı olmak gerekir; ama bu, aşın ciddiyete ve asık yüzlülüğe kadar var·ı·namalı. Yine de karşıt cinsle beraber bulunduğumuz za­ man gösterişe daha düşkün olabileceğimizi akıldan çıkarmamalıyız.

Kız-erkek ilişkileri çok hızlı gelişir. Çünkü erkek kendi yeteneklerini, kız da çekiciliğini açığa vurmak için her fırsatı kullanırlar. Kötü amaçlarla arkadaşlığı arayan kişiler her zaman bulunur; bu yüz­ den dikkatli olmalıyız. İmanlı genç bir er­ kek, bir kızın zayıflığını asla istismar et­ memeli, oı1a ilgi duymadığı halde ilgi du­ yuyormuş hissini uyandır·mamalı. Kızlar daha duygusaldırlar. Kendilerine gösterilen azıcık ilgiyi bile kafalarında büyütür ve umulandan fazlasını beklerler. Genç erkek­ ler bu noktayı unutmamalıdırlaı-. Kızlara mektup yazmak, onlara rasgele da,ıetler yapmak ve hediyeler vermekten kaçınmalı; genç kızlar bu tür davranışları yanlış yo­ rumlayabilirler. Genç kızlarla ruhsal konu­ larda bile mel{tuplaşmak tehlikeli olabilir. Evli olmayan karşıt cinsten birine ister ruh­ sal, isterse kişisel konularda olsun, yol gös­ termek veya akıl vermek için yaklaşmak akıllıca bir davranış değildir.

Bu sözler, karşıt cinsten birine gelecek­

teki yaşam arkadaşımız gözüyle bakmama­ lıyız anlamına gelmemeli. Ne var ki bir imanlı için öğrencilik yıllarında sadece bir

37


kişiye aşın ilgi duymamak daha iyidir. Bir öğrenci his ve heyecanlarını geçici bir sü­ re için dondurmalı ve kendini . derslerine vern1elidir. Genç eı·kek ve kızlar, öğrenim­ lerini bitirı·neden evliliği düşünrııemelidir­ ler. Evlilik, bera.berinde kaçınamıyacağın1ız sorumluluklar getirir, zaman bakımından, evlilikten önceki kadar Rabbe hizmet et­ mek olanağı da kalmaz. Oysa gelecekte eşi­ miz olacak kişiyi arama işi ve özel olarak da karşıt cinsle kurulan arkadaşlıklar, ev­ lilik yaşamından bile daha fazla zamanı- mızı alabilir. Evliliği ertelemenin bir başka nedeni de var. Akıllıca bir seçim yapmak için gençlerin, yalnız yılların verebileceği kişisel ve duygusal olgunluğa ihtiyaçları var. Beşinci bölümde bu konuya bir daha döneceğiz.

Karşıt cinsle olan arkadaşlıklar evlilik söz konusu edilmeden önce çok geniş bo­ yutlara ulaşmamalıdır. Genç erkek ve kız­ lar (özellikle erkekler) davranışlarıı1da bir­ birlerine lrarşı dürüst olmaya özen göster­ melidirler. Her iki taraf da niyetlerinde sa­ mimi olmalıdır. Bu kurala bağlı kalınmama­ sı birçok gencin duygu dünya.sında yıkıntı­ lara ve şaşkınlıklara yol açmıştır. Böyle du­ rumların gençlerin okuldaki başarısını ve iman yaşamını etkilediği de görülmüştür. İlk adımı atmak sorumluluğu erkeğin, çeki­ ciliğin verdiği güç ise kadınındır. Bu neden­ le her ikisi de dikkatli olmalıdırlar.

38


Genç erkekler bir kızla alabildiğine yüzgöz olmakla veya, böyle bir niyet olma­ dığı halde, başkalarına evliliklerınin söz ko­ nusu olduğu izlenimini vermekle, o kızın evliliğe dair umutlarını yıkabileceklerini u­ nutmamalıdırlar. Erkekler böyle durumlar­ dan daha az etkilenirler. Ne var ki genç kız, suçu olmadığı halde, bundan sonra kuşlru ile bakılan, küçümsenen biri durumuna dü­ şer. Böyle bir davranış hiçbir genç iman­ lıya yakışmaz. İlk adımı atmak sorumlulu­ ğu erkeğin olduğuna göre böyle bir so­ nucu önlemek sorumluluğu da ona düşer. Başkalarının kişiliğiyle asla oynamamalı­ yız. Böyleleri için Tanrı'nın yargısı daha şiddetli olacaktır.

Genç bir erkek, kimseye açıklamadan, karşıt cinsten birini gizlice sevebilir. Bu sev­ gisi giderek büyüyebilir de. Ne var ki «sev­ gilisi,, başkası ile evlendiği an bu durum on­ da büyük bir düş kırıklığı ve şaşkınlık ya­ ratabilir. Böyle durumlarda düşündükleri­ mizi en kısa zamanda evli bir imanlı ile paylaşmak, onun öğütlerini ve yardımını is­ temek en akıllıca davranıştır.

BULUŞMAK VE SEVİŞMEK

Şimdi de, gençler arasında gittikçe yay­ gınlaşan buluşma ve sevişme konusunda birkaç söz söyleyelim. «Buluşma» sözcüğü

39


ile, erkeğin ve kızın bir araya gelmelerini ve beraberce dolaşmalarını anlatmak isti­ yorum. «Sevişmek,, sözcüğü ile de, cinsel birleşme hariç, erkek ve kızın birbirlerine çeşitli şekillerde dokunmalarını anlatmak istiyorum.

Öncelikle İncil'in bu konulara doğru­ dan doğruya değinmediğini belirtelim. Bu­ nunla beraber İncil'de, vereceğimiz karar­ larda bize yol gösterecek belirli ilkeler var­ dır. Bu ilkelerin yaşamımıza uygulanması, bir dereceye kadar Türkiye'de ya,şadığımız bölgeye bağlı olabilir. Örneğin, İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde gençlerin bu­ luşması giderek yayg·ınlaşmaktadır. Sokak­ ta elele yürüyen bir erkek ve kız artık faz­ la dikkat çekmiyor. Ne var ki aynı durum Türkiye'nin başka bir yerinde çok ayıp sa­ yılabilir, dedikodulara ve anne-babaların tepkisine yol açabilir.

Bulunduğumuz yere göre, Tanrı'nın Sö­ zündeki ilkeleri yaşamamıza nasıl uygula­ mamız gerektiğini iyice düşünmeliyiz. Hem inanlılar l1em de inanlı olmayanlar arasın­ da iyi bir tanıklık örneği vermemiz birinci önemli ilke olmalıdır. Romalılar 14: 16'da açıklanan kurala göre davranışlarımızı ayarlamalıyız. Ayeti olduğu gibi aktaralım:

«İyiliğiniz hakkında kötü söylenmesin». Birinci Korintoslular mektubunun sekizinci bölümü bugünkü koşullara göre «serbest»

40


bir şekilde yorumlanırsa, gençlerin buluşma-· ları konusunda şunları okuyabiliriz:

«Gençlerin buluşmaları konusuna ge­

lince... Doğru cevabı yalnız bizim bildiğimi­ zi düşünmemiz kolaydır. Fakat unutmayalım ki bilgi insanı kabartır, sevgi ise onu Tanrı'- nın benzeyişine çevirir. Her şeyi bildiğini düşünen kişi sadece kendi bilgisizliğini gös­ termiş olur, ama Tann'yı gerçe ten seven kişi 1'anrı'nın dostudur. O halde ne yapa­ lım? Karşıt cinsten biriyle buluşalım mı, buluşmayalıın mı? Düşüncelerimiz paksa, karşıt ciı1ste11 biriyle yürüyüşe çıkmanın veya bir yeı-nelchanede oturup beraber ye­ ınek yemenin günah olmadığını biliriz. Ne var ki bu konuda herkes aynı düşüncede değil. Bazıları, yaşamları boyunca, buluş­ maı1ın kötü bir şey olduğunu düşünmüşler­ dir. Tanrı'nın bizi kabul etmesinin karşıt cinste11 biriyle buluşup buluşmadığımıza, bağlı olmadığını biliriz. Biriyle buluşursak bu bizi daha iyi bir kişi yapmaz, buluşmaz­ sak da kötü biri değiliz. Fakat dikkatli olun, buluşmak konusundaki özgürlüğünüz baş­ ka bir inanlının veya gerçeği arayan bir Müslümanın senedleyip düşmesine neden olmasın. Bultışmanın kötü bir şey olduğunu kabul eden bir kişinin sizi gördüğünü dü­ şünün, bu kişi iman yaşamınıza duyduğu saygıyı yitirebilir. Daha ileri giderek o da biriyle buluşmaya başlayabilir. Ruhsal ba,­ kımdan sizin kadar güçlü olmadığı için

41.

'


,de günah işleyebilir. Sonuç olarak, kardeşi­ nizin ruhsal düşüşünden sorumlu olacaksı­ nız. Dolaylı olarak birini günaha teşvik edersek Mesih'e karşı günah işlemiş olu­ ruz. Bu yüzden benim biriyle buluşmam kar­ deşlerimden birini incitecek veya sendele­ mesine neden olacaksa bundan vazgeçe­ rim, böylelil,le başkalarının düşmesine ne­ den olmayayım.» Hoşumuza giden bir şeyi yapmak isteyebiliriz, ama önce kendimize şunu soralım: ,,Bu işi yapmam, Mesih'i ıı kendisi için öldüğü zayıf bir kardeşimin sendelemesine yol açacak mı?» Ya da ,İ­ nanlı olmayan birini İsa'dan uzaklaştıra,­ cak mı?»

Ikinci temel ilkeyi ı Korintoslular 6:

12'de ol{uyoruz: «Her şeyi yapa.bilirim, fa­ kat herşey yararlı değildir. !-Ierşeyi yapa­ bilirim, fakat ben hiç bir şeyin tutsağı ol­ mayacağım.» Bir şeyi yapma özgürlüğümüz olabilir, ama bu şeyi ille yapmalıyız anlamı çıkmaz. Sorun şu: ,,Bu işin iman yaşamıma olumlu bir katkısı olacak mı? Mesih'te bü­ yümeme yardım edecek midir?,,

«Bizi, gücümüzü aşan denemelere dü­ şürme,, diye dua etmeyi öğreten Rabbin duasında üçüncü ilkeyi buluyoruz, (Matta 6: 13). Galatyalılar 5: 13'te buna benzer bir ilke daha var. Özgürlüğümüzün za.yıf be­ dene bir fırsat olmasına engel olmalıyız. Di­ ğer bir deyimle, kendimizi, zayıf bedeni is­ teklendirecek, dayanılması çok güç durum-

42


lara bilerek sokmayalım. Örneğin, karşıt cinsten biriyle, bir arabada veya bir evde tanıaınen yalnız kalmak bu ilkelere göre akıllıca biı· davranış değildir. Pavlus'un Efesoslular 4: 27'de dediği gibi, «Şeytana fır­ sat vermeyin.» Karşıt cinsle temasa gelmek arzusu erkekte daha kuvvetlidir·; cı-l,3ğin cinsel arzuları daha hızlı uyanır. Cinsel aı·­ zulan uyanan bir erkeğin bu arzularını de­ netim altına alması çok güçtür. Böyle bir durumun doğmaması için gençlerin buluş­ ma yerini seçmekte dikkatli olmaları gere­ kir.

* Peki, Türkiye'de gençlerin buluşması

hangi koşullar altında olmalıdır? En elveriş­ li ortam büyük bir kentte, inanlı geııç lcız ve erkeklerin bulunduğu topluluklardır. Bu durumda olan bir erkek bir kızı yaşam ar­ kadaşı olarak yakından tanıyabilir. Aynı şekilde kız da erkeğin, Tanrı'nın kendisi için seçtiği kişi olup olmadığını araştırabilir. Böylece dua ettikten ve yukarda sıralanan üç ilkeyi göz önüne aldıktan sonra erkek kızı bt1luşma.ya çağırabilir. Buluşma, bir pa­ zar toplantısına beraber gitmek, bir parkta veya bir yemekhanede oturup konuşmak şeklinde olabiliı·. Amaç konuşmak ve karşı­ lıklı bilgi edinmek olduğu için çok ıssız yer­ ler seçilmemeli.

İlk buluşınada ı1iyetinizi açıklamanız iyi olur, böylece genç lcızın yanlış izlenimler edinmesini önlemiş olursunuz. Sadece onu

43 '


yakından tanımak için bir fırsatı istediğini­ zi söyleyin. Evliliği düşünmüyorsanız kıza asla böyle bir umut vermeyin. Böyle bir izle­ nim kızın duygu yaşamını temelinden sar­ sabilir.

Bir genç kızı tanıma döneminde fiziksel temastan kesinlikle kaçınmak en iyisidir. Fiziksel temas başladıktan sonra bir nokta­ da duı·rrıak güçleşir. Her yeni buluşmada bir öncekinden ileri gitmek arzusunu fren­ leyemezsiniz. Tatminsizlik, her yeni buluş­ mada daha büyük olacaktır. Evlilikten önce sınırlı fiziksel temas olacaksa (elele tutuş­ mak veya öpüşmek gibi), bunu daha sonra inceleyeceğimiz nişanlılık zamanına bırak­ mak daha iyidir.

Cinsel birleşmeye yaklaşan fiziksel te­ maslar kişinin benliğine iyice işler. Dokun­ ma ile sürdürülen ilişkiler cinsel arzulan soysuzlaştırır, duygusal çarpıklıklara, şaş­ kınlık ve sinirliliğe yol açar, sonuçta bir za­ manlar var olan sevginin yerini kin ve nef­ ret alır. Dokunma ile başlayan ilişki kolay­ lıkla cinsel birleşmeye varabilir. Bir çift, tam bir birleşme olmadan cinsel temasa son verirse ve bunu sık sık tekrarlarsa, doyuma ulaşmak arzusu kişileri kendi kendini tat­ min etmeye yöneltebilir, bu da evlilikten sonraki cinsel yaşamı olumsuz yönde etki­ ler.

Erkekler, doyumsuzluğun kadınları da­ ha derinden etkilediğini unutmamalıdırlar.

44


Erkeğin cinsel arzulan çabuk uyanır, çabuk da söner. Kadının cinsel arzulan genellikle daha yavaş uyanır, ama uyandığı zaman kadının tüm benliğini kaplar. Bu yüzden ev­ lilikten önceki arzulu okşamaların kız üze­ rindeki olumsuz etkilerinin silinmesi daha uzun zaman ister.

Sık sık değişik kızlarla buluşan ve bu kızları arzu ile okşayan bir erkek onları fa­ hişeden biraz daha iyi bir duruma sokmak­ tan başka ne yapıyor? Böyle durumlarda kı­ zın direnmesi, erkeğin de şehvet arzularına kesinlikle ,,hayır,, demesi gerekir. Kız eğer inanlı biriyse, erkekle buluşup böyle bir duruma düşmeden önce erkek hakkında bil­ gi sahibi olmalıdır.

Bu noktaların çoğunun, yalnız büyük kentlerde yaşayan inanlılara uygulanabile­ ceği görülüyor. Diğer bölgelerde yaşayan inanlılar, bulundukları yerin kültürüne kar­ şı duyarlı olmalıdırlar. Onlar için buluşmak, yerel toplumun ayıp saydığı bir şey olabilir. Bu yüzden örnek bir iman yaşamını koru­ yabilmek için genç bir kızla buluşmak söz konusu olmayabilir.

 bölüm 4
Sevgi - Derin Bir Sir

İncil'de en güzel kelime belki de «sevgi» kelimesidir. Birçokla,rı bu kelimenin gerçek anlamını bilmedikleri için onun çok yönlü güzelliğini de tadamamışlardır. Tanrı sö­ zünün öğrettiklerinden çok, 20. yüzyılın rek­ lam dünyası ve domantik edebiyatının sev­ gi kavramından etkilenen birçok çift sağlık­ lı ve yaşa.m dolu gerçek sevgiden uzak kal­ mışlardır.

Birçok evlil.ikler, sevginin gerçek anla­ mı kavranmadığı için yıkılmıştır. Karşıt cin- sin varlığı ile ortaya çıkan duygusal heye­ can çok kez gerçek sevgi ile karıştırılır. Böy­ le bir temel üzerinde ilişkilerini geliştirip ev­ lenenlerin bir çoğu gerçek sevgi zannettikle­ ri şeyin hiç de sevgi olmadığını, sadece kara sevda olduğunu, çok geçmeden anlarlar.

Genç bir erkeğin bir kıza aşık olması, kendini en son gördüğü filmin veya okuclı.1- ğu romanın kahramnı yeı·ine koyması, ev-

46


lenecek olurlarsa tüm yaşam boyu mutlu olacaklarını düşünmesi sık rastlanan bir olaydır. Ne var ki evlilik, kara sevdalı birey­ leri, kur yapma ve nişanlılık günlerinde ya­ şadıkları rüyadan çabuk uyandırıveriyor. Onları gerçekler dünyasına geri getiriyor. Kara sevda ne kadar körse, evlilik de o ka­ dar göz açıcıdır.

GERÇEK SEVGİ

İncil'in sevgi kelimesiyle neyi anlatmak istediğini iyi anlamalıyız, yoksa biz de bin­ lerce genç ve evli çiftin izlediği başarısızlık yolunu izleriz.

İncil'in yazıldığı Yunan dilinde (sevgi)

için dört ayrı sözcük vardır - agape, philia, storge ve eros. Bu sözcüklerden storge, özel­ likle anne-baba ile çocukları arasındaki kar­ şılıklı sevgiyi anlatır. Konumuz karşıt cins­ ler arasındaki sevgi olduğu için storge dı­ şında kalan diğer üç sözcük üzerinde dura­ cağız. Agape, philia ve eros sevginin üç ba­ samağını belirtir. Bu üç sözcük, bir insanın ruh, can ve bedenine karşılık olarak da sa­ yılabilir.

Fiziksel özlemi anlatan eros, sevginin en

alt basamağında bulunur. «Sıcak ve daya­ nılmaz arzu» diye tanımlanır, temelde iki vücudun birleşmesini anlatır. Eros kişinin fiziksel varlığından kaynnklanan ve başka-

47


sının şiddetli arzularını tatmin edebilen bir sevgidir. Her zaman almak isteyen bir sev­ gidir.

Diğer bir sözcük philia'dır. Yunanca'da, sevgi için en çok kullanılan sözcük budur; arkadaşlıkta duyulan sevgiyi, bağlılığı an­ latır. Sözcükte değerli saymak, beslemek an­ laını vardır. Evlilikte, birinin diğerine can­ dan bağlılığını anlatır. Çoğunlukla düşünsel ve duygusal benzerliğin üzerine kurulu bir sevgi türüdür. Salt fiziksel arzudan daha üs­ tün bir kavramdır. Ne var ki philia sevgisi, çok kez kişinin karşısındakini tatmin edebil­ mesinden veya koruyabilmesinden doğduğu için kendine dönük bir sevgi durumuna ge­ lebilir.

Sevginin en üst basamağını anlatan söz­ cük agape'dir. Bu bize Kutsal Ruh'un aracı­ lığı ile açıkla.ı1an Tanrı se·vg·isidir (Romalı­ lar 5:5). Bu sözcük evlilikte, iki kişinin ruh­ sal birliğini anlatır. Kendinden veren, çar­ mıl1a gitmeyi göze alan bir sevgidir. William Barclay «İncil'den Sözler,, adlı kitabında şöyle diyor: ,,Agape fethedilemez bir iyilik­ severlik, yenilmez bir iyi niyettir. Sadece bir duygu, heyecan dalgası değildir, bilinçli bir yaşam anlayışıyla sonuçlanan, aklın bilinç­ li bir inancıdır. İradenin bir başarısı ve bir zaferidir. Bu sevgiyi kazanmak için insanın yalnız yüreğini değil, aynı zamanda aklı ve iradesiyle tüm benliğini vermesi gerekir. Kutsal Ruh Tanrı'nın sevgisini insanın yüre-

48


ğine akıtmadıkça bu sevgiye sahip olmak olanaksızdır."

Yunanca bir sözlük agape sözcüğü için

şunu diyor: «Hedefini kararlılık ve kendini inkar eden bir şefka,tle seçer. Sevginin en mükemmel ve en yüksek şeklidir bu. Kayna­ ğını Tanrı'dan alır. Kelimenin eylem hali, seçilen kişiye duyulan şefkati, isteğin eği­ limini anlatır.»

Agapan Cagape sözcüğünün eylem hali)

sözcüğünün ,,değer vermek, ilgi duymak, l1oşlanmak ve sadık olmak,, gibi anlamları var. Eşler arasındaki sevgi açısından bu, ta­ rafların birbirlerine sonsuz değer vermesi, birbirlerine ilgi duyması, birbirlerinden hoş­ lanması, birbirlerini sevmesi ve birbirlerine sadık olması demektir.

Incil agape sözcüğünü şöyle tanın1lıyor: e.Sevgi çok sabreder, lütufla davranır. Sevgi kıskanmaz, çirkin davranışta bulunmaz, kendi çıkarını aramaz, kızmaz, kötülük say­ maz, haksızlığa sevinmez, fakat gerçek ile beraber sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder. SE::vgi asla yok olmaz,, Cl Korintoslular 13: 4-8).

Agape'nin bir diğer tanımı da şöyledir:

«Hemen kuşkulanmaz, ama çabuk güvenir, hemen hükmetmez, ama doğruluğu sever; gücendirmez, a,ma sevindirir; hatayı hemen açığa v11rmaz, ama çabuk örter; hemen azar­ lama.z, ama çok dayanır; küçümsemez, değer verir; istemekte yavaş, vermekte ça.buktur;

49


kışkırtmaz, ama uzlaşır; engel olmaz, yar­ dım eder; hemen kızmaz, ama çabuk bağış­ lar.»

Bir inanlının yaşamında sevginin bu üç çeşidi de bulunmalı, fakat uygun bir sıra ile: Önce agape, sonra philia ve üçüncü sı­ rada eros. Bu sıra I Selanikliler 5: 23'te önce ruhu, sonra canı ve ondan sonra bedeni ko­ yan öğreti ile uyum içindedir. Tanrı insanı yaratırken bu önem sırasını gözetlemiştir.

Ne var ki günaha düşmüş insanın yaşa­

mında bu sıra tersine döndü, bu nedenle in­ sanın sevgi kavramı da bozuldu. İki kişinin zihinsel ve bedensel açıdan birbirlerini çe­ kici bulmalarıı1a dünya aşk adını verıııiştir. Aşk sadece philia ve eroş'tur - ne yazık ki ba.zen yalnız eros'tur. Oysa Tann'nın gözün­ de agape'yi içermeyen sevgi, sevgi denilme­ ye layık değildir.

AŞIK OLMAK

Bir imanlının aşık olması doğru bir şey midir? Bu, «aşık olmak» deyiminin ne an­ lattığına bağlıdır. Dünya, aşkı, kişiyi ağına düşürüp ona yön veren dayanılmaz bir güç olarak biliyor. Aşık olan kişi, herhangi bir nedenle sevgilisi ile evlenemezse tüm günle­ ri acı içinde geçecektir - hiç değilse yeni bir aşk buluncaya kadar! Birçok film ve pop şarkısı, hayal kırıklığına uğramış aşıkları

50


konu edinmektedir. Bütün bunlar, dünyanın sevgiyi philia ve eros düzeyinde anladığını kanıltamaktadır. Böylesine «aşık olmak», eğer bu iki düzeyde kalırsa, bir imanlı için doğru değildir.

Bir Tanrı çocuğu için sevgi, agape basa­

mağında başlamalı ve temelde ruhsal çeki­ ciliğe dayanmalıdır. Böylece imanlı için ,,aşık olmak» agape ile başlar, sonra philia ve eros basamaklarını içine alır. İnanlı Kutsal Ruh'- un denetiminde böyle yaşamalı ki duyguları onu değil, o duygularını yönetebilsin. İnanlı, yaşan1ının her alanında olduğu gibi sevgi alanında da Tann Ruhu tarafından yönetil­ melidir. Yalnız Kutsal Ruh, Tann'nın sizin için seçtiği yaşam arkadaşınıza sizi götüre­ bilir. Aşık olmanız gereken kişi de bu kişi­ dir.

Görülüyor ki çok dikkatli olmalıyız! Bir

kişiye aşık olan, birkaç yıl sonra da kararını değiştirip başkasına aşık olan dünyalılar gi­ bi olamayız. İnanlı hiçbir zaman duyguları­ nın oyuncağı olmamalıdır. Sevgisi iradesin­ den kaynaklanmalı, dtıygularından değil; çünkü duygular çok aldatıcı olabilir. Aşk duygulan, sevgi isteğini izlemelidir. Ne var ki btı, İsa Mesih'in ölümünün yaşa.mımızın derinliklerine işlemesine, bencil isteklerimizi öldürerek bizleri yalnız Tanrı'nın isteğini ka­ kul eden kişiler yapmasına izin verdiğimiz zaman gerçekleşebilir. Sizi çeken karşıt cins­ ten biriyle karşılaştığınızda İsa Mesih'in ölü-

51


münün doğal benliğinizde işlemesine izin vermelisiniz. Böylece gizli de olsa, o kişiye karşı duygusal bir bağlılıktan sakınmalısı­ nız. Ancak bu suretle Tanrı'nın isteğini öğ­ renebilirsiniz. Aksi halde duygularınız aklı­ n1zı körletir, sonunda yolunuzu kaybedersi-

nı•z.

Duygularınızın sizi daha sonra pişman-

lık duyacağınız durumlara düşürmemesi için dikkatli olmalısınız. Bir kişiyi sevdikten sonra, gizli de olsa, o kişinin Tanrı tarafın- dan sizin için seçilmiş biri olmadığını öğren- meniz elbetteki acıdır. Böyle bir kişiden duy­ gusal bağlarınızı koparmanız daha da güç­ ti'tr. Bu tür durumlar birçok sorunlar yara­ tır, unutulmaları da kolay değildir. Bir baş­ kası ile evlendikten yıllar sonra bile hafıza­ nız böyle anıları tekrar tekrar anımsar. Böy­ lece suçluluk ve pişmanlık duygusu sizi sü­ rekli üzebilir, kişiliğinizi yaralayıp evliliği.­ nizi bozabilir.

Özellikle genç erkekler, ya.ln1z fiziksel

gü.zelliq::n ve çekiciliğin peşine takılmaktan sak1nrrıc;1,lıdırlar. Sevginin bulunmadığı rl11- ruml:Lrcl.a bizi fiziksel güzelliğe iten güce karşı kesinlikle d11rınalıyız Öte yandan sev gi ortamı varsa fiziksel çekicilik en önem1i şey değildir.

Diğer sorunlarda olduğu gibi sevgi so­

rununda da Kutsal Kitabın buyruğt1 şudur:

,,Bu dünyaya uymayın; fa.kat Tanrı'nın iyi, beğenilen ve eksiksiz isteğinin ne olduğunu

52


bilmeniz için düşüncelerinizin yenilenmesi ile değişilmş olun.»

SEVDA İLE SEVGİ

Romantk aşkla agape sevgisi arasında önemli bir fark var. Bazıları sorabilir, «Bi­ rini gerçekten mi sevdiğimi yoksa sevdaya mı tutulduğumu nasıl anlayabilirim?» Söz­ lük sevda kelimesini şöyle açıklıyor: «Aşırı veya delice bir duygunun tutsağı olma du­ rumu, mantığın denetiminden kurtulmuş ol­ ma hali.» Sevda ve agape arasındaki zıtlığı daha iyi görebilmek için genç iki erkek imanlının başından geçenleri gözönüne ala­ lım. Gençlerden biri, Mehmet, bir kıza sev­ dalanmıştır. Diğeri, Ali, bir kızı gerçekten, bilinçli olarak agape sevgisi ile sevmiştir. Bu iki örnek genç kızlar için de geçerlidir.

ROMANTİK AŞK ÖRNEĞİ

Mehmet bu kızı lisede tanıdı. Kendisine güzel görünen ve ilgi duyan ilk kızdı. Onu iyi tanımıyordu, fakat biı·denbire ona aşık olmuş. Kuşku yoktu ki kızııı. güzelliği, çeki­ ciliği ve Mehmet'le ortak birkaç yönü bu aşkın en önemli nedenleriydi. Mehmet kızı az tanıyordu ama hayran kaldığı yönleri vardı. Kızın bu yönlerini abartarak kafa-

53


sında ideal bir biçime sokuyordu. Dünyada başka bir kızın olamayacağı kadar mükem­ mel olduğunu, başkalan kızın hatalarını açıkça gördüğü halde tamamen hatasız oldu­ ğunu düşünüyordu. Bulutların üzerinde yü­ rür gibiydi. Dünyada en mükemmel kızı bul­ duğu için herkese tepeden bakıyordu. Ken­ disini kıza doğru sürükleyen güce karşı ko­ yamadığı gibi devamlı onunla bulunmak için bahaneler uyduruyordu. Artık onsuz yaşamayı düşünemiyordu. Aralarında bir ayrılık veya uyuşmazlık olabileceği düşün­ cesinden hep kaçıyordu.

Kız mükemmel olduğuna göre Mehmet

de ona kendisinin mükemmel olduğunu gös­ termeliydi. Böylece alabildiğine ya.pmacık oluyordu, hep olduğundan daha iyi görün­ meye çalışıyordu. Bencil değil, alçak gönüllü olduğunu göstermeye çalışıyordu. Ne var ki içgüdüsel olarak bencildi, hep kendini düşü­ nüyordu. Bu kız onun yüreğindeki derin özlemi karşılıyordu; aslında kendini mutlu etmek için onu arzu ediyordu. Kız bu ama­ cın yalnız bir aracıydı. Bazan Mehmet, kızı nasıl mutlu edebileceğini düşündüyse de, başkasını mutlu etmeyi hiç düşünmezdi. Kı­ zın başka bir erkekle konuştuğunu görecek olsa hem kıskanır, hem de kuşku ile dolardı.Kıza karşı hoşgörüsüzdü. Kendisi dışında kız arkadaşları· ile bile konuşmasını istemezdi. Bütün bunlar çocukluğundan kalma, ona kabul edilemez, sevilemez hissini veren gü-

54


vensizlik duygusundan ileri geliyordu. Bu­ nun sonucu olarak bir kızın sevgisini kaza­ nıp koruyabileceğine inanamıyordu. Bu da onu, kızdan kazanmadığı ve haketmediği bir sadakat beklemeye itiyordu.

Mehmet aynı zamanda kızla evlenmekte acele ediyordu. Bu acelecilik evliliğe üstün­ körü bir dalıştı, ama Mehmet ertelemeden yana değildi. Parasızlık, anne-babaların kar­ şı koyması ve önemli kültürel farklılıklar evliliklerine giden yolu tıkıyordu. Ne var ki aşkın her engeli aşacağına inanan Mehmet bu güçlüklerin hepsine gözlerini kapadı. C «Sağgörülü adam tehlikeyi görüp gizlenir, bön adamlar ise ileri geçip zarar görürler» - Süleymanın Meselleri 22: 3). Başkalarının öğütlerini hiç dinlemedi; sevda onu büyüle­ mişti.

Sonra birdenbire Mehmet'le kız arasın­ da küçük bir anlaşmazlık belirdi. Bu durum onu o kadar kızdırdı ki daha önce görme­ diği bütün zayıflıkları bir anda kızın yü­ züne haykırmaya başladı. Gururu incin­ mişti. Olanlar onu gerçekler dünyasına at­ maya yetmişti. Kızdan bıkmaya, çok geçme­ den de ondan nefret etmeğe başladı, tıpkı Amnon'un Tamar'dan nefret ettiği gibi (2 Samuel 13: 1-7). Fakat bunlar Mehmet'­ in canını sıkmıyordu, çünkü kızın duygu­ lan onu pek ilgilendirmiyordu. Zaten gizli­ den gizliye ona daha giizel ve mükemmel

55


go••


ru••


nen


başka bir kıza göz dikmiş bulunu-


yordu.

AGAPE SEVGİSİNE BİR ÖRNEK

Ali'nin durumu değişik oldu. O, ancak kızı yıllarca tanıdıktan sonra onun, Tanrı'- nın kendisi için seçtiği kız olduğuna karar verdi. Kız da Ali gibi Rabbi seviyordu, iki­ sinin düşünce ve zevkleri arasında büyük bir uyum vardı. Ali uzunca bir süre onu de­ ğişik durumlarda yakından izledi ve onun hakkında. öğreııebileceği herşeyi öğrendi. Yüreğinde ona karşı beslediği sevgi giderek büyüdü. Ani, ilerisini görmeden içine düş­ tüğü bir aşk değildi bu. Alışılmış bir ta­ nışma ile başlayan ilişkiler gelişti ve ye­ rini agape sevgisine bıraktı. Ali'nin onda bulduğu çekicilik onun ruhsal yaşamı ve ka­ rakterine da.yanıyordu. Birinci derecede ol­ mamakla beraber, kızın fiziksel güzelliğinin bunda payı vardı. Ama bir güzellik yarışma­ sında derece alacak kadar da güzel sa.yılmaz­ dı. Ne var ki başl{aları öyle düşünmese de, Ali onu güzel buluyordu. Kızı, yalnız iyi yönleriyle değil, her yönüyle tanımaya. ça­ lışıyordu. Kabul edilebilecek derecede onu mükemmel- buluyordu. Ama her ikisi de ger­ çeğe tüm açıklığı ile, korkusuzca bakabili­ yorlardı. Görüyorsunuz, agape sevgisi, ro­ mantik aşk gibi kör değildir.

56


Ali'ıı.in güdüleri bencil değildi. Kıza kar­ şı olan duygulan saf ve temizdi. Ona saygı duyuyordu. Kendininkinden önce içtenlikle onun mutluluğunu di.i.şünüyordu. Onu yal­ nız liendi öz mutluluğu için arzu etmiyor­ du. Beraberce önce Rabbi hoşnut etmek, sonra da birbirini mutlu etmek istiyorlardı. (,,Vermek almaktan daha mutludur,, - Re­ sullerin İşleri 20: 35). Ali, gerektiğinde her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdı. Kendini kıza adamış, ondaki yaratıcılığı açığa çıkar­ maya yardım ediyordu. Onu kendi yararına sömürmek arzusunda değildi.

Kızla beraber buluı1duğu zamanlarda bile içten ve tabii halini yitirmiyordu Ya­ paylıktan uzaktı. Dürüst ve samimi idi.

Ali yalnız kızı düşünmüyordu. Sık sık

çevresindeki insanlara ruhsal ve fiziksel bakımdan nasıl yardım edebileceklerini de düşünüyordu. Ali'nin yaşamında Rab İsa bi­ rinci, kız da ikinci sırayı alıyordu. Rabbin işlerine öncelik veriyordu. Kızla buluşmak için Rabbiı1 işlerini ihmal etmedi. Kız arka­ daşının da Rab İsa'ya ilk sırayı vermesini

istiyordu.

Ali'nin kıza tam bir güveni vardı. On­

dan ne aşırı bir istekte bulunuyordu, ne de ona egemen olmak istiyordu. Kıskançlık ve şüpheden tızaktı. Onun özgiir istegine say­ gı gösteı·nıekle ona karşı duyduğu büyük sevgiyi ispat ediyordu. Gerektiğinde «hayır» demek özgürlüğünü ona tanımıştı.

57


Birbirlerinden uzun zaman ayrı kalınca

.sevgileri zayıflamadı, güçlendi. Para sorun­ ları ve başka güçlüklerle karşılaştılar. Bu nedenle evliliklerini bir hayli ertelemek zo­ runda kalmışlardı. Bu durum Ali'yi az da olsa hayal kırıklığına uğra.tmakla beraber, her şeyin kendi iyiliği için ve Rab'den ol­ duğuna inanıyordu. Bekleme süresi içinde kendini sabırla evliliğe hazırladı. Herşeyi hesapladı ve kızla beraber yaşamaya. hazır­ landı. Yine bu bekleme süresi, sevgilerini birbirlerine göstermeye fırsat verdi. Ali, kı­ zın Rabbin bir seçme.si olduğundan dalıa çok emin oldu.

Her konuda a.ynı düşünceyi paylaşmı­ yorlardı. Ne var ki karşıolıklı sevnileri önem­ li olmayan konulardaki düşünce ayrılıkları­ nı benimsemelerine yardım ediyordu. Bu anlayış kişiliklerini ortaya koymalarını da sağlıyordu.

Ali'nin sevgisi sürekliydi. Başka birini

sevmeyi asla düşünmüyordu.

ÇELİŞKİ

Bu iki örnekte romantik aşkla İncil'deki anlamda gerçek sevgi arasındaki farkı açık­ ça görüyoruz. Kara sevdaya tutulanların yaşamında, belki Mehmet'in yaşamında gör­ düklerimizin sadece bir kısmını görebiliriz, ama bu onları kara sevdalı olmaktan kur-

-58


tarmaz. Ali'nin durumu eksiksiz bir sevgiye öı·ııektir. Hiçbirimiz onun gibi olmayabili­ riz, ama bu en iyi örnek amacımız olmalı­ dır. Bundan daha azını istememeliyiz.

Kara sevdanın zamanla gerçek bir sev­

giye dönüşmesi mümkündür. Oysa buna agape sevgisi demek için gerçek sevginin bazı özelliklerini kazanmasını beklemek ge­ rekir.

Gençler, aldanmamak için sevda ile sev­

giyi birbirinden ayırdetmeyi öğrenmelidir. Kara sevda kısa zamanda söner, gider. Aga­ pe sevgisi tüm evlilik yaşamı boyunca sürer, her görevi sevinçle yüklenir ve her yüküm- 1ülüğe katlanır.

DİKKAT!

Neşideler Neşidesi'nde üç kez tekrarla­ nan (2:7, 3:5, 8:41 uyarıya kulak vermeli­ yiz: «Onun gönlü hoş oluncaya kadar sevgi­ liyi ayıltmıyasanız ve uyandırmıyasınız.» Diğer bir deyişle, aldatıcı bir kara sevdaya sarılmadan önce Tann'nın sizin için seçtiği zamanı bekleyin.

«Her şeyden önce kendi yüreğini koru;

çünkü hayatın kaynaklan ondandır» (Sü­ leyman Meselleri 4:23).

 bölüm 5
1kisi Bir Beden Olacak

.P...caba gök altında birbirlerinden bu ka­ dar farklı oldukları halde, uyumlu bir bü­ tün oluştıır·rı:ıak için kaynaşan imanlı bir karı kocadan daha güzel bir şey var mı? İn­ san, böyle bir çiftin varlığında Tanrı'nın ev­ lilik ara.cılığı ile açıklamak istediği gerçek birliği tüm yönleriyle görebilir. Bu biı·liğin sırrı nedir?

Diğer taraftan, yıllarca süren bir evlilik

yaşamına. karşın bu birliği kuramamış, bir­ birlerini anlamakta güçlük çeken binlerce çifte bakınız. Bu çiftlerin birçoğu fırsatı ya­ kaladıklarında evliliği bozmaktan çekinmez­ ler. Tann'nın, insanın mutluluğu için öngör­ düğü evlilik böyleleri için eziyet, yeryüzün­ de gerçek bir cehennem olmuştur. Ayıı_ı ça­ tı altınde yaşarlar, ama aralarında ortak hiçbir yönleri olmayan yapayalnız insanlar­ dır. Beraberliklerinin nedeni ya çocuklar­ dır, ya da topltımun boşananlara karşı gös-

60


terdiği tepkidir. Yaşamları bir aldatmaca­ dan ibarettir artık. Ne var ki bütün bu çift­ ler evlilik yaşamına birbirlerini severek gir­ diler. O halde neden başarısızlığa, uğradı­ lar?

Başarılı bir evlilik yaşamı ile mutsuz l)ir

evlilik yaşamı arasındaki fark Tanrı Sözü­ nün evlilik konusundaki öğretişine itaat et­ mekten doğar. Hiçbir imanlı, Tanrı'nın uy­ gun gördüğü gibi yönetilmeden evliliği dü­ şünmemelidir.

Tanrı'nın, evliliği öngörrrıesinin tasarı ve

amacı neydi? Bu soruyu cevaplandırma}, için ilk evlilikle ilgili belgelere dönelim.

BAŞLANGIÇTA

Tekvin 2:18-25'de insanlık tarihinin ilk düğünü tasvir ediliyor. Bu düğün Tanrı'nın kendisi tarafından düzenlenmişti. Bu ayet­ ler, Tekvin 1:27'nin daha geniş bir açıklama­ sıdır.

Tanrı önce erkeği yalnız yarattı. Altıncı

güne dek her yarattığına 'iyi' diyen Tanrı (Tekvin, 1. bölümde ,,Allah iyi olduğunu gördü,, sözünün beş kez tekrarlandığına dilcke.t edin), şimdi ,,adamın yalnız olması iyi değildir,,, diyor (Tekvin, 2:18). Ünlü ya­ zar ve ozan Milton'un dediği gibi, «Tanrı'nın gözünde iyi olmayan ilk şey yalnızlıktı.» Böylece Tanrı erkeğin karısı ve yardımcısı

61


olması için kadını yara.ttı. Bundan sonra Tanrı yarattığı her şeye bakarak iyiden da­ ha üstün olan «çok iyi» ifadesini kullanıyor (Tekvin, 1: 31). Tüm yaradılışa bu üstünlü­ ğü kazandıran şey evli bir çiftti!

EVLİLİĞİN AMACI - (Il ARKADAŞLIK

Kuşkusuz evliliğin ilk amacı, Tekvin 2:18'

de de açıklandığı gibi beraberlik ve arka­

:l.aşlıktır. Havva, Adem'in sürekli arkadaşı olsun diye yaratılmıştı. Onu her yönden ta­ mamlasın diye yaratılmıştı. « Uygun bir yardımcı, ona benzeyen ve ona uyan biri» olacaktı.

Tanrı, Adem ile Havva'nın birbirlerine olan ihtiyaçlarını bilerek ve her ikisinin de kendisine olan bağlılıklarını hatırlayarak yaşamalarını amaçlamıştı. Her biri diğeri için ve ikisi birden Tanrı için yaşayacaktı. Havva, Adem'in gücü olmadan, Adem de Havva'nın şefkati olmadan yaşayamayacak­ tı; her ikisi de Tanrı olmadan yaşayama.ya­ caklardı.

Tanrı, bu beraberliklerinin sonucu ola­ rak ruhsal yönden güçlü olmalarını amaç­ lıyordu. Kutsal Kitap'ta şunu okuyoruz: «İki kişi bir kişiden iyidir, emekleri için iyi üc­ retleri olur. Çünkü düşerlerse, biri arkada­ şını kaldırır, fakat yalnız olup düşeni kim kaldıracak!.. Bir adam tek başına olanı ye-

62


nerse, iki kişi ona karşı sırt sırta verir ve kazanır» (Vaiz 4: 9-12).

Bu sözlerdeki gerçeklik, Şeytan'ın Hav­ va'yı Adem'le beraberken değil de, yalnız­ ken denemesinde açıkça görülüyor. Adem ve Havva beraberce Şeytan'ın saldırısını püs­ kürtebilirlerdi. Her biri yalnızken za.yıftı. Beraber olsalardı, güçleri yalnız ikisininki­

nin birleşimi olmayacak,

daha da büyük

ola­

caktı. Tanrı, her imanlı

çiftin böyle bir

gü­

ce sahip olmasını arzu

eder.

Ne var ki böyle bir güç, ancak kan ve kocanın Tanrı'nın kendilerine verdiği görevi benimsemesiyle gerçekleşebilir. Evli bir çift arkadaşça ve «hayat inayetinin ortak mi­ rasçıları gibi» (1 Petrus 3: 7) yaşamıyorsa, yalnız ev!iliklerinin amacını bozmakla kal­ mazlar, kapıyı ardına dek Şeytan'a açmış olurlar.

Tanrı Havva'yı Adem'in başından alıp yara.tmadı; çünkü kadının erkeği yönetme­ sini istemedi. Tanrı Havva'yı Adem'in ayak­ larından da yaratmadı; çünkü kadının er­ keğin kölesi olmasını istemedi. Tanrı Hav­ va'yı Adem'in yan tarafından aldığı kabur­ gadan yarattı; çünkü onun arkadaşı ve yar­ dımcısı olmasını istedi. Havva, Adem'in yan kaburgasından yara.tıldı, yüreğine yakın bir yerden... Böylece Adem'in onu her zaman yanında bulunduı·ınası (onu koruması), yü­ reğine yakın tutması (onu şefkatle sevmesi

63


ve bağrına basması) ama.çlanmıştı. Bu sinı­

. gesel anlatışta büyük bir gerçek vardır.

Tekvin 2: 21, ,,Tanrı, Adem'in kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle ka­ padı,» diyor. Burada da sembolik bir anla­ tım var. Kaburga kemiklerinden biri alın­ dığı zaman Adem'in içinden bir şeyler ek­ silmişti, ama bu eksiklik dışardan görülme­ di; boşluğun üzerini et örtüyordu. Bu da onun yaşamında ancak Havva'nın doldura­ bileceği bir boşluğu simgeliyordu; çünkü Havva o kaburgadan yapılmıştı. Yahudiler diyorlar ki, «erkek, yan tarafından kaybet­ tiği kaburga kemiği için, kadın da alındığı yer olan erkeğin koltuğuna sığınmak için özlem çeker.,,

Tanrı'nın karı-koca arasında olmasını arzu ettiği ilişki budur. Yalnız böyle bir iliş­ ki çerçevesinde Tanrı'nın gücü açığa çıkar ve O'nun amacı gerçekleşir.

İncil'de, erkek-kadın ilişkilerinden söz­

ederlerken hem Rab İsa'nın, hem de Resul Pavlus'un Tekvin 2'deki bölümü aynen ak­ tardıklarını görüyoruz (Matta 19: 3-9; Efesos­ lular 5: 22-23). Bu nedenle, inancımızın ev­ lilik kavramı a.çısından, Tekvin'deki öğreti­ nin önemi büyüktür.

64


EVLİLİĞİN AMACI - (21 YUVA KURMAK

Tekvin 1: 28'de ilk evlilikte Tanrı'nın ev­ lilik için öngördüğü ikinci amacı okuyoruz:

«Çoğalın ve yeryüzünü doldurun». Çocuklar

meydana getirilsin ve yuvalar kurulsun di-

ye Tanrı evlilik kurumunu getirdi. Cinsel ar-

zular öncelikle bu amaç için yaratıldı.

İncil, kutsal bir tapınma ve hizmet yeri olarak yuvaya büyük önem vermektedir. Tanrı'nın önderliği ile düzenlenen bir ev Tanrı'ya çok yücelik getirir. Tanrı, yalnız yü­ reklerimizi hoşnut etmek için bize çocuk ver­ miyor. Kendi kuşakları boyunca Tanrı'nın sadık tanıkları olmaları için onları Tanrı korkusunda büyütmemizi de istiyor. Kutsal Kitap'ta bu konu çok defa tekrarlanıyor CMezmur 78: 5-7).

Tanrı'yı yücelten, O'nun sadakatını ve

şefkatını gösteren bir yuva kurmak her imanlı çiftin arzusudur. Rabbin yolunda yü­ rüyen çocuklar, bir imanlının verebileceği va­ ızların en güzellerinden biri sayılırlar. Tan­ rı'nın bu işe verdiği önemi, çocuklarını Onun yolunda büyüten İbrahim'i bereketlemesin­ den, buyruğunu tutmayan Eli'yi de lanetle­ mesinden anlıyoruz (Tekvin 18:19; 1 Samuel

3: 13-14).

İncil de bu konuya, önem veriyor. Efesos­ lular mektubunda Mesih'in bedeni olarak ta­ nımlanan kilisenin sırrı açıklandıktan son- ra (1. ve 3. bölümler) Pavlus, iman etmiş bir

65


evin bireyleri arasındaki ilişkilerde bu ger­ çeğin nasıl uygulanması gerektiğini açıklı­ yor (5: 22-6: 9). Pavlus'un öncelikle yerel imanlılar topluluğu hakkında değil de aile ilişkileri hakkında konuşması önemlidir. Bu da iman etmiş bir ev halkının tanıklığının Tann'nın önünde ilk sırayı aldığını göste­ riyor. Aile birimleri güçlü olursa yerel iman­ lılar topluluğu da güçlü olur. Ruhsal bakım­ dan ailelerdeki eksiklikler imanlılar toplu­ luğunu da zayıflatır.

Bu nedenle Şeytan'ın en kuvvetli saldı­

rılarını bu cephede yoğunlaştırmasını bekle­ mek doğaldır. Şeytan, Tanrı'nın ilk kurduğu yuvaya kıskançlık, nefret ve cinayeti sok­ tu (Tekvin 4: 8). O günden bu yana. hiçbir imanlının evini esirgemedi. Bu yüzden Efe­ soslular'da imanlı bir ev halkı için söylenen

sözlerden hemen sonra ruhsal savaş konu­ sundaki sözler geliyor (bölüm 6: 16-ısJ. Böy­ lelikle Şeytan'ın Tanrı'ya bağlı bir yuvanın

kurulmasına her zaman karşı koyduğuı1a dair uyarılıyoruz. Bununla birlikte, düşma­ nı yenmemiz için Tann'nın bize hangi silah­ ları sağladığı da açıklanıyor.

Tanrı'yı yücelten bir yuvanın kurulması

kuşkusuz evliliğin temel amaçlarından biri­

dir.

66


EVLİLİĞİN AMACI - (3) CİNSEL BÜTÜNLÜK

Tanrının çoğalmaya da.ir buyruğu (Tek­ vin 1:28) Adem ile Havva'nın cinsel birleş-­ mesini de içeriyor. Evlilik, kadınla erkeğiı1 cinsel bakımdan tam bir bütünlüğe ve do­ yııma ulaşmaları için Tanrı'nın gösterdiği yoldur. Bu da evliliğin üçüncü amacıdır.

Evlilikte cinsel bütünlük, fiziksel zevk ve doyumu içermekle beraber, dal1a geniş bir çerçevenin içinde düşünülmelidir. Eğer cinsel bütünlük, sadece cinsel arzuların tat­ mininden ibaret olsaydı, o zaman insanın hayvandan farkı kalmazdı. Seksin fiziksel yönü İncil'de küçümsenmiyor. Kitabımızın ilk bölümünde seksin kutsal ve saf olduğu­ nu gördük. Ancak karı-kocanın cinsel bir­ leşınesi a.ralanndaki bağın ve adamışlığın bir sembolü olmalıdır. Birbirlerine karşı bes­ ledikleri agape sevgisinin fiziksel bir anla­ tımı olmalıdır. Evlilik yatağı, kan ve koca­ nın, cinsel birleşmeyle yaşamın her anında adamışlıklarını açığa vurabilecekleri kutsal bir sunak olmalıdır.

Kutsal Kitap evlilikteki cinsel sevgiyi yüceltiyor. Neşideler Neşidesi kitabı, tümüy­ le iki sevgilinin öyküsüdür. Ere varmamış kızla evlenen genç erkeğin nasıl sevindiğini (İşaya 62: 5), erkekle kadının nasıl cinsel doyuma ulaşıp a.şkla mest olduklarını oku­ yoruz CSüleymanın Meselleri 5: 18, 19; 1 Kor-

• ,..,,-.., --ıı...,,,, e

'• ,.,

67


tintoslular 7: 5). Bunda günah yoktur, doğ­ ru ve yasaldır. Birçokları seksi kötü bir şey kabul ettikleri için Tanrı'nın Sözünde bu konuya nasıl yer verildiğini anlamazlar. «Te­ ıniz olanlara (yürekte ve vicdanda) her şey temizdir, fakat kirli olanlara ve imansızla­ ra hiçbir şey temiz değildir, onların hem düşünceleri hem vicdanları bozulmuştur» (Titus 1: 15). Hala dünyalılar gibi düşünü­ yorsak, olmayan yerde bile kötülük varmış gibi düşüneceğiz. Oza.ırıan Tanrı'nın Sözün­ de yazılanları da temiz görn·ıeyeceğiz! Oysa Kutsal Ruh düşüncelerimizi yenilediği için seksi, Tanrı'nın gördüğü gibi göreceğiz. O zaman evlilikte cinsel ilişkilerin kutsal ve uygun olduğunu kabul edeceğiz (İbraniler 13: 4). Tanrı'nın planına göre seks güzel bir şeydir.

Dünyaya günah gir·rr1eden önce, Adem

ile Havva Aden bahçesinde birbirlerinden zevk alacaklardı. Kutsal Kitap, günahın or­ taya çıkışıyla beraber evliliğin daha da çok önem kazandığını belirtir. Çünkü evli olma­ yan kişinin (özellikle erkeğin) cinsel günah­ lara eğilimi daha büyüktür (1 Korintoslu­ lar 7: 2). Tatmin edilmeyen arzuların işken­ cesinden kurtulmak için Kutsal Kitap erke­ ğe evlenmesini salık veriyor. Evlilik, Tanrı'- nın cinsel arzularımızı ta.tmin için göster­ diği tek yoldur (1 Korintoslular 7: 9).

68


EVLİLİĞİN SİMGELEDİĞİ GERÇEK

Kutsal Kitaptaki eri güzel açıklamalar­ dan biri de kadın-erkek ilişkilerinin, Mesih ile Kilise arasındaki ilişkilere benzetilmesi­ dir CEf esoslular 5: 22-23).

Bu ayetlerde kadının, kendi başı olan erkeğe tabi olması gerektiği anlatılıyor. «Ki­ lise Mesih'e uyduğu gibi kadınlar da her­ şeyde kocalarına uysunlar,» onlara saygı göstersinler. Günümüzde bu tür bağlılık kabul edilmeyebilir; ne var ki bu, Tann'nın buyı"Uğudur. Bu buyruğun açıkça çiğnendi­ ği evde şu veya bu şekilde itaatsizliğin mey­ veleri görülecektir. Tanrı'nın bu alandaki buyruklarını tutmaya niyetli olmayan iman­ lı bir kız hiç evlenmemelidir. Böyle bir kı­ zın, Tanrı'nın buyruklarına. karşı sürekli bir isyan içinde bulunmaktansa bekar kalması çok daha iyidir.

Diğer taraftan hiçbir koca, Tanrı buy­

ruğunun lı:endisine karısından aşırı istekler­ de bulunınak hakkını verdiğini düşünmeme­ lidir. Yine aynı ayetler diyor ki, Mesih Ki­ liseyi sevip kendini onun uğruna verdiği gi­ bi kc.ıcalar da karılarını öyle sevmelidir. Bu da kocaların, karılarını fedakarca sevmeleri gerektiğini hatırlatıyor. Yaşamlarını onla­ rın refah ve mutlulukları uğruna verebilme­ lidirler. Mesih'in Kiliseyi sönmez bir sevgiy­ le sevmesi gibi bir kocanın da görevi, kar­ şılığında birşey beklemeden, eksilmeyen bir

69


sevgiyle kansını sevmektir. Unutmayalım ki Isa Mesih'in kendi öğrencileri için beslediği sevgi O'nu ayaklarını yıkama.ya dek götür­ dü CYuhanna 13: 1, 5). Aynı bölümde koca­ lara verilen bir diğer buyrukla bedenlerini sevdikleri kadar karılarını sevmeleri isteni­ yor. Kendi bedenlerini bilerek incitmek is­ temedikleri gibi karılarının duygularını da incitmemelidirler. Kendi bedenlerini kötülük ve tehlikelerden korudukları gibi kanlarını da her şeyden korumalıdırlar. Kutsal Ki­

.tab'ın bu öğretilerini benimsemekte güçlük çeken erkeklerin evlenmemeleri en iyisidiı·. Efesoslular'da okuduğumuz bu ayetlere göre Tann'nın amacı, imanlı lı.er karı-koca­ nın Mesih ve Kilise örneğine benzemesidir. Beraberce sürdürecekleri yaşam bu ilişkile­

rin güzelliklerini açığa. vurmalıdır.

Ruhla dolu olmamızı buyuran ayetlerin, karı-koca ilişkilerini anlatan ayetlerden he­ men önce gelmesi dikkate değer. Ruhla do­ luluk, evlileri Mesih'e benzer yapmakla so­ nuçlanmalıdır. Diğer bir deyimle, evlilikte Tann'yı yüceltmek için Ruhla dolu olmamız temel bir gerekliliktir.

Her imanlı, bir yaşam arkadaşı arama­ ya başlarrıadan önce yukarda tasvir edilen böyle bir yuvaya sahip olmak isteyip isteme­ diğini kendine sor·ınalıdır. Böyle bir özlemi olmayan kişi evlilikte Tanrı'nın yol gösteri­ ciliğini nasıl bel{leyebilir? Fakat arzunuz bu ise, Tanrı sizi yalnız mükemmel bir evliliğe

70


doğru yöneltmekle kalmayıp aynı zamanda böyle bir yuva kurmanıza da yardım edecek­ tir.

BEKARLIK

Kutsal Kitap yalnız evliliğin gv elJikle­ rinden değil, fakat aynı zaman a bekarlı­ ğın da üstünlüklerinden sözediyor. Bu yüz­ den bu bölümü sonuçlandırmadan önce bu konuda da birkaç söz söylemek gerekir.

Pavlus, I Korintoslular 7. bölümde be­

karlık konusuna değiniyor. Bazıları bu ayet­ lere ve Rabbin Matta 19:12 deki sözlerine da­ yanarak bekarlığın evlilikten daha iyi ve daha ruhani bir çağrı olduğunu düşündü­ ler. Gerçekten Kutsal Kitab'ın öğretisi bu mı1?

I Korintoslular 7. bölümü gözönüne alır­

ken bir noktayı akıldan uzak tutmamalıyız. Pavlus bu bölümde sadece kendi kişisel gö­ rüşünü açıkladığını, Rabbin kesin isteğini bilmediğini dört kez söylüyor (6, 12, 25, 40 ayetleri). Her ne kadar Pavlus bütün erkek- lerin kendisi gibi bekar kalmalarını açıkça istiyorsa da, sonunda herkesin T4nrı'dan ay­ n bir Tanrı vergisi aldığını Jı~abul ediyor. Pavlus'un burada 'Tanrı vergisi' sözcüğünü kullanması önemlidir. Çünkü bekarlık ne bir başarıdır ne de bir mükafa.t, Tanrı'nın bir vergisidir. İsa, Matta 19: ll'de, «bekar bir

71


yaşam sürmek için bazılarına bu kuvvet ve­ rildi» derken aynı sözcüğü kullanıyor. Bekar kalmak bir erdem de değildir. Kuşkusuz Tanrı'dan böyle bir çağrı alan bazı kişiler vardır. Fakat Tanrı çoğunluk için evliliği uy­ gun gördü. Bekar kalmanızı istiyorsa bu ar­ zusunu size açacaktır. Yüreğinize bu arzuyu koymamışsa herlı.alde evlenmenizi istiyor­ dur.

Bekar kalmayı seçenler kararlarını İ)'İ inceleyip versinler. Eğer bekarlık isteği ben­ cil kişiliğinizden, veya karşıt cinsi hor gör­ mekten, veya ruhsal paklığa ve kutsallığa ancak bu yoldan ulaşıla.bilir inancından, ve­ ya «arzuladığımı bulamadım ve bulduğumu aı·zu etmedim,. durumundan geliyorsa kuş­ kusuz yanlıştır. Diğer taraftan eğer birisi tüm gücünü Rabbe vermE>k ve ona hizmet etınek için bekar kalmayı seçiyorsa en azın­ dan iyi bir nedene dayanıyor demektir. Fa­ kat böyle bir yaşamı:> yalnız Tanrı çağıra­ bilir. Pa.vlus'un dur-umu buna örnekt.ir (1 Korintoslular 7: 32, 33; 9: 5).

Bekarlığın kutsal yaşama. daha elverişli olduğu düşüncesi tümüyle. yanlıştır. Evli ol­ mayan bir kişi dinsel çalışmalar, hizmetler için ctdha çok zaman ayırabilir, ama bu 'ça­ lışmalar' kutsallık ölçüsü değildirler. Hanok

«üç yüz yıl Allah ile yürüdü, oğullar ve kız­

lar babası oldu» (Tekvin 5:22). Evlendikten ve ilk oğlu olduktan sonra Tanrı ile yürüme­ ye başladı. Tanrı ile yürümesi olağan bir ya-

72


ş,.1.n sürmesine ve çocuk yapmasına engel· olmadı. Bütün sorumluluklarıyla bir aile sa­ hibi olması Tanrı ile beraber yürümesini en­ gellemedi.

Bu nedenle Pavlus'uı1 sözleri «bütün inananlar bekar kalsın» anlamında olamaz. Kendisi bile başka yerde, bekarlığı bir ya­

şam kuralı olarak ileri sürenleri Şeytan'ın bir doktrinini öğretmekle suçladı ( ı Timo­ teos 4: 1-3). Pavlus'un ı Korintoslular 7:25-

28'deki sözlerini iyi anlamalıyız. Birisi bu bölümü şöyle yorumlamıştır:

«Bir kural koymuyorum, ama çeşitli et­ kenleri de unutmamalıyız. Bir sıkıntı ve zu­ lüm dönemindeyiz CM. S. 66). Her zalim bi­ lir ki dolaysız olarak ulaşamadığı kadın ve­ ya erkeği, ailesi aracılığı ile elde edebilir. Bundan dolayı evlilerin bedende sıkıntıları olacaktır. Sizi esirgiyorum ve evliliğe karşı sizi uyarıyorum, bununla beraber evliliğin günah olmadığını söylüyorum. Sadece şim­ diki zamanda evlilik sıkıntısı davet etmek demektir ve ben sizi esirgiyorum.»

Bu sözler elem, sıkıntı ve savaşların vaı· olduğu ülkelerde yaşayan imanlılar için de doğrudur.

Her ne ise, kendimizi Tanrı'nın isteme­ diği bir kalıba sokmayalım. Herbirimiz için bir tasarısı vardır, bekar veya evli. Görevi­ miz Tanrı'nın isteğini öğrenmek, onda yürü­ mektir.

Tanrı'nın mükemmel olan isteğini öğren-

73


memiz için, Rab'ten bir bekarlık çağrısını kabul etmeye hazır olmalıyız. O zaman Tan­ rı kendi isteğini bize a.çıkça bildirebilir. Onun isteğine, ne olursa olsun1 uymaya ha­ zır değilsek, Rabbe boyun eğmiş değiliz. So­ nuç olarak Tanrı'nın yaşamımız için neler tasarladığını öğrenemeyiz.

Resul Pavlus'un I Korintoslular 7: 29-36'­

daki sözlerine bakalım. Bir Allah adamının yorumu şöyledir:

••

«Rabbe hizmet ve tanıklık için verebile­ ceğimiz zaman kısa ve kısıtlıdır. Dünyayı ve ailemizi ilk planda tutmamalıyız. Bunların hepsi geçicidir, yapmamız gereken, sonsuz değeri olan işler vardır. Fakat evliler ev so­ rumluluklarından kaçamazlar, bu sorumlu­ luklar evli olmayanların zannettiğinden bü­ yüktür. Evliyseniz evde önemli görevleriniz vardır, tüm dikkatinizi Rabbin işine veremez­ siniz. Bunlar en azından gençlik çağında, ev­ liliği önlemek için güçlü nedenlerdir. Evli olmayanların Rabbe ne kadar büyük hiz­ metlerde bulunabileceğini bir an düşünün. Sizin için zamanın çok geç olmadığını dü­ şündüğünüz ana kadar evliliği ertelemeniz size Rabbe hizmet yolunda büyük fırsatlar verecektir. Sakın bunları seçme özgürlüğü­ nüzü kısmak için söylediğimi sanmayın. Amacım size en iyiyi göstermek; ama şartlar veya yaradılışınız sizi diğer yöne götürü­ yorsa evlenmenize karşı hiçbir şey yoktur. Bu da Tanrı'nın iyi bir vergisidir.»

·74


Böylece bekar kalmanın bir Tanrı ver­ gisi olduğunu söyleyerek söze başlayan Pavlus, evliliğin de kutsal bir armağan ol­ duğunu açıklıyor. Sonunda bu konuya bakış açısındaki dengeyi görmüş oluyoruz.

Rab İsa'nın da bekar kalmak lı:.onusun­

da söylediği sözlerden hemen sonra küçük bir çocuğu alıp bereketlemesi, böylece evli­ liği kutsaması, önemli bir noktadır( Matta 19: 10-15). Kutsal Kitap'ta böylesine güzel bir denge vardır! Aynı denge ile gerçeği yaka­ lamalıyız.

EVLİLİK BİR ERKEĞİ T AR

Tanrı'nın bir erkeği bekar hayata çağır­ ması çok enderdir. Tanrı bile erkeğin ancak evlenince tam olacağını söylüyor. «Rab Al­

lah dedi ki: Erkeğin yalnız olması iyi değil­ dir, kendisine uygun bir yardımcı yapaca-

g- ım.»

Kutsal Kitab'ın bir evlilikle başlaması (Tekvin 2: 18-25), bir evlilikle sona ermesi (Vahiy 19: 7-9, 21: 2-10) ve İsa'nın ilk muci­ zesini bir evlilik töreninde yapmış olması da dikkate değer (Yuhanna 2: 1-11).

Sonuç olarak, «herkes evliliğe sa.ygıyla baksın ve yatak lekesiz olsun» (İbrani­ ler 13: 4).

 bölüm 6
En iyi Ya m Arkada i

En iyi yaşam arkadaşınızı size yalnız Tanrı gösterebilir. Aslında O'nu dinlerseniz bunu yapacaktır da...

Kutsal Kitap, Tann'nın, her çocuğu için

bir tasarısı olduğunu açıklıyor (Efesoslu­ lar 2: 10). Eğer bu doğru ise Tanrı'nın sizin ya evlenmenizi, ya da bekar kalmanızı ta­ sarladığına emin olabilirsiniz. Evlenmenizi tasarlamışsa, evleneceğiniz kişiyi de hazırla­ mıştır. Oysa Tanrı kimseyi itaat için zorla­ maz. Bunun için bir kişi Tanrı'nın tasarısını reddedebilir ve O'nun arzusuna aykırı olan bir evlilik yapabilir.

Canınızın kurtuluşundan sonra vereceği­

niz en önemli karar, yaşam arkadaşınızı seç­ mek olacaktır. Bu kararı verirken hata. yap­ mamak için dikkatli davranmalısınız. Çün­ kü bir kez adımınızı attıııız mı bir daha geri dönemezsiniz. Tatil için aldığınız yanlış ka,.. rarı değiştirebilirsiniz, bunun gibi yaşa.ırıda

76


birçok karan yeniden düşünebilirsiniz. Fa­ kat Tanrı'nın isteği dışında bir evliliğe gir­ mişseniz, hatanızı düzeltemezsiniz; ancak bu hatalı durumu az çok iyi bir şeye çevirmek için uğraşabilirsiniz. Evlilikte Tanrı'nın is­ teğini öğrenememek bir felakettir.

Tanrı'nın tasarlcil.dığı uygun zamanı bek­

lemeyip evlenmekte aceleci davrananlar şimdi pişmandırlar. Böylelerinin durumu gençlere bir uyan olmalıdır.

Tanrı'nın isteğine aykırı olarak evlen­

mektense bekar kalmak çok daha iyidir. Her ne kadar Tanrı, kendi isteğine uymayanlara merhamet edip onları bereketleyebilirse de, gerçek mutluluk ve bereketlilik ancak O'nun mükemmel isteğini bulmakla olur.

Tanrı'nın yüceliği ve bizim iyiliğimiz için

Tanrı'nın seçtiği kişiyi bulup evlenmeyi he­ def edinmeliyiz. Tanrı, Adem'in bir yaşam arkadaşı edinmesini istediği zaman on ka­ dın yapıp en çok sevdiği birini seçmesini söylemedi. Yalnız bir kadın yaptı ve onu Adem'e verdi. Adem'in başka bir seçeneği yoktu. Aynı Tanrı, itaat eden her çocuğu için yalnız bir yaşam arkadaşı hazırlamıştır. Özgür seçme hakkıyla yaratılan insanla. ger­ çek anlamda tek egemen olan Tanrı'yı yan­ yana koyan öğretinin anlaşılmasında güç­ lükler olduğu gibi, böyle bir öğretinin de kapsamını anlamakta güçlükler olabilir. Ne var ki Kutsal Kitab'ın öğrettiği budur. Onun tasarısını kabul edersek, Havva'nın Adem

77


için olduğu gibi, bizim için de Tanrı'nın ha­ zırladığı ve her yönden bizi tamamlayacak olan kişinin en iyisi olduğunu göreceğiz.

İbrahim'in hizmetçisi, İshak için bir ge­ lin adayı ararken bu gerçeği kavradı. ,,Rab, beni aralarından İshak'a uygun bir eş seçe­ bileceğim iyi kızlara götür,, diye dua etme­ di. ,,İshak'ın karısı olarak seçmiş bulundu­ ğun kıza yolumu hazırla,, dedi (Tekvin 24 : 14, 44). Tanrı duasını cevaplandırınca, «Rab bana yol gösterdi,, dedi (Tekvin 24: 27). Bu sözler, bugün acele eden bazılarının boş bir şekilde tekrarladıkları dindarca sözler değil­ di. İmanla söylenmiş, doğru sözlerdi. Tanrı'- nın yol göstereciliği ile yapılmış bütün evli­ likler için doğrudur bu.

ANNE - BABANIN SEÇTİĞİ Mİ; YOKSA BİZİM SEÇTİĞİMİZ Mİ?

Tanrı sizi, seçtiği kişiye dolaylı veya dolaysız, anne-babanızın ya da arkadaşları­ nızın aracılığı ile yöneltebilir.

Kutsal Kitap'ta Tanrı'nın açık yol gös­ tericiliğine dayanan tek bir evlilik örneği görüyoruz: İshak ve Rebeka'nın evliliği. O evlilik, anne-babaların bir düzenlemesi de­ ğildi. İbrahim kızı görmemişti, hizmetçisi de onun hakkında bir şey bilmiyordu. Erkek ve kızın anlaşmalarına da da.yanmıyordu; çün-

78


kü daha önce hiç karşılaşmamışlardı. Her şeyi Tanrı düzenlemişti.

Bu bize, Tanrı'nın iki çocuğunu bir ara­ ya getirmek için kullandığı yöntemin değil, bizzat Tanrı'nın kendisinin önemli olduğu­ nu gösteriyor. İster anne-babamızın, ister arkadaşlarımızın aracılığı ile, isterse de ara­ cısız olarak eşimizi biz seçelim. Önemli olan. seçtiğimiz kişinin aynı zamanda Tanrı'nın bizim için seçtiği kişi olmasıdır.

TANRI İHTİYACINIZLA İLGİLENİYOR

Birçok genç imanlı, kültür ve diğeı· et­ kenlerin yarattığı problemlerin, yaşam ar­ kadaşlarını bulmakta kendilerine engel say­ dıkları şeylerin öylesine bilincindedirler ki, Tanrı'nın bu problemlerin toplamından bü­ yük olduğunu unutuyorlar. Bazıları da Tan­ rı'nın kendi problemleriyle ilgilenmediği ko­ nusunda gizli korkular taşıyorlar. Korkula­ rını sözle ifade etmeyebilirler ama davra­ nışları 011ları ele veriyor.

Böylelerinin hepsine sevindirici bir ha­ berim va.r: ,,Bütün kayg·ınızı O'nun üzerine atın, çünkü O sizi kayırır» (1 Petrus 5: 7).

Unutmayın, Adem'in bir eşe ihtiyacı oldu­ ğunu Tanrı gördü ve Adem'e gereken eşi sağladı (Tekvin 2: 18). Adem Tanrı'nın önün­ de diz çöküp bir eş için yalvarmadı. Tanrı

  • onun kaygısını anladı. Sizinkini de anlıyor.

79


Tanrı'ya güvenin ve sabırla O'nun size yol göstermesini bekleyin. Acelecilik size bir şey kazandıı·maz. Tanrı'nın Adem'i uyutup Havva'yı ona verdikten sonra onu uyandır­ masında büyük bir sembolizm vardır (Tek­ vin 2: 21, 22). Uyku, rahatlamanın yoludur.

  • Tanrı sabırlı ve rahat olmamızı istiyor, za-

manı gelince seçtiği kişiyi bize bizzat ken­ disi gösterecek. Bu hiçbir şey yapmamalıyız anlamına gelmez. Burada sözkonusu ettiğim fiziksel gayret değil, ruhsal iştir.

Nasıl rahat olabiliriz? Tanrı'nın isteğini

yapmakla. İsa, «Boyunduruğumu takının, benden öğrenin; çünkü ben halim ve alçak gönüllüyüm, ve canlarınıza rahat bulursu­ nuz,» dedi (Matta 11: 29). Birisinin dediği gibi, ,,Tanrı'nın isteğinde uyumayı» öğren­ meliyiz. Bunu yaparsak kuşku yok ki rfan­ n, uygun gördüğü zamanda seçtiği kişiyi bize göst.erecektir. Yaşamın diğer alanların­ da Tanrı'nın istediğini yapıyorsak evlilik ko­ nusunda da O'nun isteğini mutlaka öğre­ neceğiz. Kaygı çekmeyelim.

Tanrı'ya güvenmeye istekli olmalıyız.

Kutsal Kita.p, «İman olmadan Tann'yı hoş­ nut etmek imkansızdır. Çünkü Tanrı'ya yak­ laşan, O'nun var olduğuna ve kendisini ara­ yanları ödüllendirici olduğuna iman etme­ lidir» diyor. (İbraniler 11: 6). Bütün yüre­ ğimizle O'nun istediğini yapmayı ararsak, bizi hayal kırıklığına uğratmayacağını bil­ meliyiz. Arzumuz hangi yoldan gerçekleşir-

-80


se gerçekleşsin. Yolu seçmeyi O'na bıraka­ lım. Belirlediği zamanda yüreğimizin tüm isteklerini karşılayacaktır (Mezmur 37: 4).

Rab sizi yerel imanlılar topluluğunda ve­ ya yakın bir müşarekette en uygun kişiye yöneltsin. Bir müşarekette karşılaştığınız bi­ rine gelecekteki yaşam arkadaşı gözüyle bak­ manızda bir sakınca yoktur. Böyle bir kar­ şılaşmayı belki de Tanrı önceden düzenle­ miştir. Bazıları, seks ve aşk konularında sa­ pık düşünceler çok yaygın olduğu için, kut­ sal bir müşarekette bir ya.şanı arkadaşı ara­ mayı kutsallığa aykırı buluyorlar! Kuşkusuz bir yaşam arkadaşı seçmek kutsallığa ay­ kırı değil, Tanrı'nın gözünde kutsal bir iştir. Yüreğiniz pak ve da.vranışınız bir imanlının davranışı ise, başkalarının söylediklerinden çekinmemelisiniz.

Bazı imanlılar, başkalarının yapacağı dedikodudan çekindikleri için, katıldıkları müşa.rekette kendilerine bir eş aramayıp imanlı olmayan anne-babalarının önerdiği kişilerle evlenmişlerdir. Bu yüzden de acıklı olaylar olmuştur. İnsan korkusu anlan Şey­ tan'ın gizli tuzağına düşürdü (Süleymanın Meselleri 29: 25). Sonuç olarak Tanrı ve Ki­ lise bu imanlıların hizmetinden yoksun kal­ dılar.

Bazı kişilerin durumu yeniden doğmuş imanlılarla toplanmaya elverişli olmayabilir, veya ait oldukları topluluk küçük ola.bilir. Diğer bazılarının hastalıktan, ailelerinden

81


veya kültürel etkenlerden kaynaklanart problemleri vardır. Bu kişiler «uygun yaşam arkadaşımızı nasıl bulacağız,. diye merak edebilirler. Ke:ıdilerini ümitsizliğe kaptırın­ ca anne-babaların buldukları ve imanlı ol­ mayan biriyle evleniverirler. Bu durumlar iman eksikliğinden doğuyor. Tanrı için im­ kansız bir şey var n1ı? Her birimizle ayn ayrı ilgilenmiyor mu? Eğer durumunuzu imkansız görüyorsanız o zaman Tanrı'nın iınkansızlıklar Tanrısı olduğunu hatırlayın. O'na güvenin ve «imanınıza göre size yapı­ lacaktır» (Matta 9: 29). Yüreğinizi O'na. açık tutar ve O'nun Sözüne sadık kalırsanız, Tanrı'nın gözü heı· yerde üzerinizde olacak­ tır (2 Tarihler 16: 9).

Kültürel farklar, anne-babaların direı1- meleri, kişisel durumumuzla ilgili güçlükler ve daha binlerce engel, mucizeler yapan Tann'mız için problem teşkil etmezler. Ör­ neğin Hindu dininden gelip İsa Mesih'e iman etmiş olan, anne-babasıyla. tüm ilişkilerini kopaı·ınış, evlilik tekliflerini konuşacak kim­ sesi olmayan bir kız tanıyorum. Buna rağ­ men Tanrı bu kıza imanlı birini gönderdi. Erkeğin anne-babası kızın geçmişine bak­ madan onu tereddütsüz kabul ettiler.

Tanrı'mız her şeye egemendir. Eğeı· O babamızsa, emin olmalıyız ki O'ndan ekmek istediğimiz zaman bize taş vermeyecek. Eğer bu dünyadan olan ba.balar çocuklarına na­ sıl hediye vereceklerini biliyorsa, Göklerde-

82


ki Babamız kendisinden isteyenlere neler vermez ki (Matta 7: 11) ! Kutsal Kitap bize verilen o güzel hediyelerin içinde yaşam ar­ kadaşı da sayıyor (Süleymanın Meselleri 18: 22).

İmanlı genç kız sayısının erkek sayısı­ na oranla az olduğu Türkiye'de durum bel­ ki de daha büyük bir , imanı gerektiriyor. Birçokları gelecekteki yaşam arkadaşları için umduklarından daha uzun zaman bel{­ lemek zorunda kalabilirler. Bu da imanlı olmayan arkadaşlarınızdan daha geç evlen­ meniz demektir. Bu bekleyiş döneminde da­ ha çok sayıda genç kızın Rabbe gelmesi için dua edin. Rab kısa bir zamanda durumu de­ ğiştirebilir.

Yakın geçmişte kentlerimizden birinde imanlı genç bir kız vardı. Görünürde evle­ nebileceği imanlı bir erkek yoktu. Genç kız, Tanrı'nın planını beklemektense anne-baba­ sının seçtiği, imanlı olmayan bir erkekle ev­ lenip o kentten ayrıldı. Çok geçmeden aynı kentte bu kez imanlı genç bir erkek ortaya çıktı ve evlenebileceği bir kız bulamıyordu. O imanlı kız biraz daha, bekleyebilseydi! Unutmayalım ki yaptığımız her şeyin diğer imanlılar üzerinde az da olsa etkisi olur. Bir kişinin itaatsizliği tüm bir topluluğu etkile­ yebilir.

Tanrı, çocuklarına sadakatini göstermek için fırsatı kolluyor. Sabırlı olun. Sabırsız­ lık ve acelecilikle Tanrı'nın sizin için seçti-

83


ğini kaçırmayın. Birçokları bunu yaptı. Bü­ tün yüreğinizle O'na güvenin. O'na tam gü­ venenler hiç utandınlma.yacaklar. Hiç kim­ se kendi durun1unlın bir ayrıcalık taşıdığını söyleyemez. Rabbimiz her şeye egemendir.

Evlenmeyi düşündüğümüz kişinin Tanrı tarafından seçilip seçilmediğini anlamak için belirli noktalara bakalım.

Tanrı Ha.vva'yı Adem'e uygun bir yaı ­

dımcı olsun diye yarattı. Bu nedenle pek çok yönden Adem'le bir olması gerekliydi. Sizin de evleneceğiniz kişi pek çok yönden sizin­ le bir olmalıdır. Evlilikte iki kişi bir birlik oluşturur. Kutsal Kitap ,,iki kişi anlaşmadan birlikte yürüyemez» der (Amos 3: 3). Bir e·v­ liliğin başarılı olması için birçok alanda bir­ lik, benzerlik ve anlaşma olmalıdır. Biı·lik oluşturacak iki kişi ayrı ayn rul1, can ' e be­ dene sahip oldukları için bu üç alanda bir­ lik olabilmelidirler. Bir erkekle bir lcadını11 ruhları, canları ve bedenleri birleşirse evli­ likleri de Tanrı'yı hoşnut edecektir. Bu tiir birleşme Vaiz 4: 12'de belirtildiği gibi «kopa­ rılamayan üç katlı ip gibidir.» Buradaki kop­ ma sözü yalnız boşanmayı değil, aynı zaman­ da zayıf olan birliği de anlatıyor.

Ra.bbin evlilik konusundaki isteğini ararken seçtiğiniz kişiyi bu üç yönden in­ celemelisiniz. Şimdi bunları sıra ile ele ala­ lım.

84


RUH

Ruhla başlamalıyız; çünkü ruh. insanın en yüce özelliğidir. Eğer bu alanda birlik yoksa birliği başka yerde aramak boşlına­ dır. insanın ruhu Tanrı ile müşareketi sağ­ lar. Tövbe ile İsa Mesih'in yaşamına kabul edip yeniden doğuşu almamış olanın ruhu ölüdür. Kişi ismen Hıristiyan olup kilisede etken bir görev ya.pan biri olsa bile, bu ger­ çek değişmez. Ruhu ölüdür.

Yaşayan ile ölü birleşemeyeceğine göre,

bir imanlının inanmaya11 biriyle evlenmeyi düşünmesi bile sözkonusu değildir. Rabbe yapışanın ruhu Rabbin ruhu ile birlik için­ dedir CI Korintoslular 6: 16). O kişi ancak aynı şekilde Rabbe yapışmış biriyle evliliği düşünebilir. Gerçek imanlı bir evlilik erkek, kadın ve Rabbin birliğini gerektirir. Bun­ dan daha az olanı imanlı bir evlilik olarak ileri süremeyiz.

Kutsal Kitap şöyle buyuruyor: ,,İmansız­

larla uygunsuz boyunduruğa girmeyin,, (2 Korintoslular 6: 14). Boyunduruk evliliğin açık bir sembolüdür. Tabloda, sabanı bera­ ber çeken iki öküz vardır. Bunlar Rab için birleşen, O'na beraberce hizmet eden karı - kocayı temsil ediyorlar. Eski Ahit'te bir eşekle bir öküzün aynı boyunduruğa koşul­ ması yasaklanmıştı CTesniye 22: 10). Çünkü bu iki hayvanın huyları ayrıdır. İmanlı ile imansızın huyları da ayndır. Onun için İn-

85


cil diyor ki «Işık ile karanlık nasıl yaşamı paylaşabilir? Mesih ile Şeytan arasında uyum olabilir mi? İman edenin iman etme­ yenle ortak nesi olabilir?» (2 Korintoslular 6: 14-15).

İman etmeyen biriyle evlenirseniz kar­ şılaşacağınız pratik sorunlardan biri eşinizin anne-babasıyla olan ilişkileriniz olacaktır. Biriyle evlendiğiniz zaman aslında o ailenin tümüyle evlendiniz demektir. Karınız veya kocanız imanlı değilse onun anne-babasıyla bitip tükenmez dertleriniz olacaktır.

Bazı imanlılar, inanmayan biriyle evlen­

mekle onun canını kurtaracaklarını ileri sü­ rerler. Bu iddia doğru olsaydı herhalde Tan­ rı bütün imanlıların iman etmeyenlerle ev­ lenmesini isteyecekti! Tanrı bunu niye iste­ medi? Çünkü evliliği can kuı·tar·ma aracı ola­ rak görmedi. Onun için Kutsal Kitap'ta ya­ zılı olmayan böyle bir can kurtarma yönte­ mine başvuranlar Rabbi boşuna arkaların­ da aramasınlar! Yaşam arkadaşınız evlilik­ ten önce yeniden doğmamışsa, evlilikten sonra değişmesi uzak bir ihtimaldir.

Ne olursa olsun, iman etn1eyen biriyle

evlenen bir imanlı Kutsal Kitab'ın buyru­ ğunu açıkça çiğnemiş ve Rabbe itaatsizlik etmiş olur. Rabbin bu kişinin düğününü be­ reketlemesi istenemez.

Rab asla çocuklarından birinin iman et­ meyen biriyle evlenmesini onaylamaz. (Yeri gelmişken hatırlatayım, sadece ismen Hı-

86


ristiyan olan bir kişi, bir ateist ya da başka dinde olan biri kadar imaı1dan uzaktır). İman etmeyen bir eşin evlendikten sonra Rabbe geldiğine dair öı·rıekler varsa da, böy­ le bir durumu kendimize öı·nek alama.yız. ôı·ııeğimiz başkaları değil, Tanrı'n1n Sözü­ dür. Tanrı'nın isteğini arayanlar, iman et­ meyen biriyle evlenmektense bekar kalma­ nın daha iyi olacağını bilsinler.

Hiç kimse, önerilen kişinin yeniden do­ ğuşu yoksa, anne-babası veya bir başka.sının isteğine uymak zoruı1da değildir. Anne-ba­ bamıza Rab'de itaat etıne]iyiz. (Efesoslular 66: 1); vicdanımıza ve Tanrı Sözünün öğreti­ sine aykırı durumlarda Rabl,in buyruğuna uymalıyız. İmanlı, birinci derecede Rabbe sa­ dık olmalı. Bundan dolayı bazen anne - ba­ basına karşı gelmek zorunda kalabilir. Rab, Matta 10: 32-39'da bunu açıklıyor. Özellik­ le 37'nci ayete dikke.t edin: <,Baba veya anayı benden çolr seven bana layık değildir.»

,,Bir baba oğullarına evler ve zenginlik­ ler verebilir, fakat anlayışlı kadınları Ra.b verir (Süleymanın Meselleri 19:14).

Olabilir ki bir kızı çekici bulursunuz, sonra imanlı olmadığını öğrenirsiniz. Yahut kurtulduğun1,1z sırada iman etmemiş bjr kıza aşık olabilirsiniz. Bu durumlarda kızın iman­ lı olmadığını kabul etmeniz daha güçtür.

Eğer biraz samimi ve gerçekçi olursanız,

böylece aldatmacaya yanaşrrıayıp Kutsal Ki­ tap'tan arkadaşınızın da kurtuluşa ihtiyacı

87


olduğunu anlayabileceksiniz. Oysa İncil'in Müjdesine bir yakınlaşma olursa, bunun iç­ ten olmasına dikkat edin. Karşılıklı bağıaı ı.­ nız sizi aldatabilir, biriniz diğerini memnun etmek için tövbe numarası yapabilir. Böyle bir «tövbe>>nin, günahlardan kesinlikle dön­ me kararlılığından doğmamışsa., sahte oldu­ ğu açığa çıkacaktır. Bunu söylerken, müj­ deyi arkadaşınızla paylaşmayın demek iste­ miyorum. Demek istediğim, sadece yüzey­ sel bir değişmeye karşı çok dikkatli olmalı­ sınız.

Rabbin işinde çok gayretli olan bir i­ manlıyı hatırlıyorum. Anne-babası ona bir kız buldular. İsmen Hıristiyan olan kız he­ nüz kurtulmamıştı. Evlenmeden önce erkek kıza Tanrı Sözünü okudu ve kız «tövbe» et­ miş. Fakat kızın gerçek durumu evlilikteı1 bir kaç ay sonra belli oldu. Çok geçmeden hem etrafındakiler, hem kocası kurtuluşa er­ memiş olduğunu anladılar. Kocası ruhsal a­ landa tökezlemeye başladı, kısa zamanda da Rab'den uzaklaştı.

Böyle yüzeysel değişmelere aldanmayın! Şeytan size yeni doğuşu olmayan birinde pek çok iyi özellikler gösterebilir. Bir kızın 11e kadar arzulanacak biri olduğunu gösterebi­ lir. «Öyle tatlı ve yumuşak huylu ki,» gibi sözleri kulağınıza fısıldar. Onu dinlerrıeyin. O yalanın babasıdır. İlk anne-babamızı al­ datmak için özünde iyi ve güzel bir şeyi kul­ landı (Tekvin 3:6). Faka.t Tanrı o şeyi onlara

88


yasaklamıştı, uygunsuz boyunduruğu yasak-· ladığı gibi (2 Korintoslular 6: 14). Tanrı'nın yasakladığına el sürmek bize ne kadar çe­ kici görünürse görünsün, felaketten başka bir şey getirmez.

Tanrı'nın bu konudaki öğretisini unuta­

rak diledikleriyle evlenen, daha sonra ara­ larında doğan sorunlarla mutsuz olan bir­ çok çift tanırım. Evlendikten sonra kocası­ nın Rabbe geleceğini düşünen kadının tüın rüyaları altüst oldu, evini Rabbin hizmetine açamaz oldu. Karısının kendisini çok sevdi­ ğinden dolayı Rabbe geleceğini düşüneı1 er­ kek ise şimdi onu iman hayatında en büyük engel olarak göı·ınektedir.

En tehlikesizi, imanlı olmayan birine

duygusal yönden bağlanmamaktır. İçten içe böyle birine yakınlık duyuyorsanız hemen kendinizi durdurun. Ona, aı1cak gerçekten iman ettikten sonra gelecekteki muhtemel yaşam arkadaşı gözüyle baka,bilirsiniz.

Kurtulmadan önce böyle birine aşık ol­ muşsanız, şimdi ruhsal durumunuzu bütün açıklığı ile ona anlatın. Yaşamınızda ilk planda İsa Mesih'in yer aldığını, kendisi de yaşamını O'na vermedikçe evlenmenizin söz konusu olamayacağını söyleyin. Mesil1, iki­ nizin de yaşan1ında ilk sırayı almıyorsa evi­ niz gerçek anlamda bir imanlılar evi ola­ maz. Böyle durumlarda Tanrı'ya saygı gös­

terenler Tann'nın da kendilerini kayırdığını görecekler ( ı Saumel 2: 30). Tanrı'ya saygı

89·


-duymak, kızla ilişkilerinizi O'na teslim et­ mek ve dilediğini yapmasını beklemektir. Kız, Tanrı'nın seçmesi ise onu Mesih getire­ cek ve İshak'ı İbrahim'e bağışladığı gibi onu da size bağışlayacaktır (Tekvin 22). Kız, Taı1rı'nın seçmesi değilse, İsmail'i İbrahim'- den uzaklaştırdığı gibi, onu yaşamınızdan uzaklaştıracaktır (Tekvin 21). İkisinden bi­ rine hazır olmalısınız. Tanrı kimseye borçlu değildir. Ona yaşamınızda illr sırayı verirsi­ niz O'nun seçtiği kişiyi kesinlikle bulacaksı­

nız.

Evlilerin ikisi de gerçekten kurtulmuş­ larsa her biri Tann'nın bağışle.masının mut­ luluğunda ya.şayacaktır. Bu da, karşılıklı ilişl(ilerinde onları gün be gün birbirlerin­ den özür dilemeye ve birbirlerini bağışlama­ ya yöneltecektir. Birçok evlilikler, eşlerden birinin veya ikisinin kurtuluşu olmayışın- dan dağılmışlardır.

Tövbe edip günahlılığımızı kabul etme­

miz de yeterli değildir. Ruhta birlik aynı za­ manda ruhsal alanda bütünleşmeyi de içer­ melidir. Rabbin işindeki gayret ve adamış­ lık bakımından imanlılar arasında büyük farklar var. Sıcak bir imanlı ılık biriyle ev­ lenince, sonuç iki ılık imanlıdır. Sıcak olanın ısısı, ılık olanı ile bir oluncaya kadar düşe­ cek. Bu nedenle evleneceğiniz kişinin sadece yeniden doğmuş biri olduğuna değil, faka.t yaşamınızda bir engel mi, yoksa bir teşvik mi olacağına da dikkat ediniz. Bu kişinin

90


Tanrı'ya duyduğu açlığın derinliği sizinkiı:e yakın olmalı, onun yaşamı sizin için biı· teş­ vik olmalıdır. Onun ruhsallığı sizde saygı u­ yandırabilmelidir. Her iki eş ruhsal yönden olgunsa her biri diğerini daha üstün gö­ rerek bu karşılıklı sevgiyi yaşatac..:,ktır (Fi­ lipililer 2: 3) .

Böyle bir yaşam arkadaşınız olursa düş­

tüğünüzde sizi kaldıracak, o düşerse onu siz kaldıracaksınız. Birbirinizin ruhsal yönleri­ ni bileyebilirsiniz (Vaiz 5: 10). Böyle bir ya.­ şanı arkadaşına paha biçilmez.

Eş olarak seçeceğiniz kişiyle aranızda

ruhsal olgunluk bakımından bir fark varsa, erkeğin kadından daha olgun olması dalı.a uygundur. Erkek kadının başı olduğuna gö­ re bir evde kadının ruhsal alanda erkekten ileri olması iyi değildir. Ne var ki erkekle kadının aynı ruhsal olgunlukta olmaları ve Tanrı'ya karşı aynı açlığı duymaları en iyi­ sidir. Peki, ya ruhsallığın ölçüsü nedir? Din­ sel faaliyet mi? İncil çalışmaları için her za­ man toplantılar düzenleyen, evden eve do- laşıp Incil Müjdesini başkalarına bildiren bir kız belki de iyi bir ev kadını, iyi bir anne olmayabilir. Şunu da unutmayalım: Rab için çok çalışan kişi çok ruhani olmayabilir; ru­ hanilik ve dinsel çalışkanlık her zaman eş anlamlı değildir. Herhalde evliliğin ille yılla­ rında zamanınızın çoğunu sürekli İncil ça­ lışmalarından çok, yeni doğan çocuklarınız alacaktır. Yalnız dinsel faaliyeti ve İncil ça-

91


lışmalarını ruhanilik sanan bir kız, Rab'le müşareketine engel olarak gördüğü bu şey­ lerden ötürü tedirgin olacaktır.

Ruhaniliği ve yeı1iden doğuş gerı,:eğini ' tesbit etmek kolay değildir. İnsanlarırı içiıı­ de yaşadığı bugünkü gösteriş dünyası bunu daha da güçleştirmektedir. Aldatma eğilimi olmayan çok az kişi var. İnanlıların çoğu başkalarına daha çok ruhani oldukları izle­ nimini ver·ınek için yollar ararlar. Bu, özel­ likle genç inaıılılar ve düzenli toplantılara katılanlar için doğrudur. Bunu akılda tuta­ lım, gösterişe aldanmayalım. Gerçekten doğru bir tespit yapmak güçtiir, ama evli­ lik sözkonusu olunca bunu yapmak zorun­ dayız. Karşınızdakinin kurtulduğuı1u ancak ağızdan söylemesi sizi tatmin etnıemelidir.

Daha önce dediğim gibi, yeni doğuşu olma­

yan bir kişi bile yeni doğuş hakkıııda tanık­ lık yapabilir. Rab bize insanları meyvaları ile tanıyacağımızı söyledi (Matta 7: 13). Gün be gün Rable yürürsek, zamanı geliııce doğ­ ru kararları almamıza O yardım edecel{tir.

Önce Ruh'un meyvelerini - sevgi, sevinç,

esGnlik, sabır, lütuf, iyilik, bağlılık, alçak gönüllülük, kendini tutma - aramalıyız. Ev­ lenmeyi düşündüğünüz kişi Rabbe hizmet etmekten ve diğer imanlılarla birlikte ol­ maktan hoşlanan biri olmalıdır.

Bir kız «halim ve sakin ruhun solmaz

güzelliğine sahip» olmalıdır (1 Petrus 3:4). Yiı·rrıinci yüzyıl kızlarının birçoğu gibi gü-

92


rültücü ve dik kafalı olmamalıdır. Bu gibi­ ler, Tanrı cinsiyetlerini tayin ederken bjr yanlışlık yaptığı izlenimini verirler!

Kutsal Kitap, Süleymanın Meselleri 31: 10-31 ayetlerinde bize erdemli bir kadını tasvir ediyor. Her genç adam evlenmek is­ tediği kızda bu ayetlerin sıraladığı nitelik­ leri aramalıdır. <<Çekicilik aldatıcıdır, güzel­ lik boş şeydir» (ayet 30). Burada Rab lcorku­ su üzerinde durulur. Rabbin gözünde bir kız ne kadar kutsalsa o kadar da güzeldir. Tan­ rı'nın baktığı gibi bakmasını öğrenmeliyiz. Romalılar 12:2'de açıklandığı gibi, «yenilen­ miş düşünceler» Tanrı'nın istediğini anla­ mak için bir ön şarttır. Tanrı'nın dış görü­ nüşe değil yüreklere baktığını bildiğimiz halde, fiziksel güzelliğin etkisi altında kal­ maya devam edersek, Tanrı tarafından yö­ neltilmeyi bekleyemeyiz. Bu durumda 1-capıyı Şeytan'a açık bırakmış, onun bizi aldatma­ sına ve saptırmasına fırsat vermiş oluruz.

Süleyınan'ın Meselleri 31:10-3l'de sözü edilen örnek kadının özellikleri onun iç ya­ pısıyla, yüreğiyle ilgilidir. Böyle bir kadın yüreğinde şüpheye yer vermez. Kendindeı1 önce kocasının iyiliğini ister. Arzu ve gay­ ret ile çalışır. Ailesine karşı tedbirlidiı·. El­ leriyle çalışmaktan, ba.şkalarının hor gör­ düğü işleri yapmaktan utanç duymaz. Tu­ tumludur, cimri değildir. İhtiyacı olanlara karşı yüreği zengindir. Dilini idare etmesi­ ni, ne zaman ne konuşacağını, ne zaman da

93


sessiz kalacağını bilir. (Ne kadar önemlidir bu!) Zamanını boşa geçirmez. Kuşku yok ki Tanrı, kocası ve çocukları ondan memnun­ durlar.

Bütün bu niteliklerin bir kızda bulunup bulunmadığını araştırmak imkanımız olma­ yabilir. Bununla beraber Tann'nın istediği­ ni öğrenmek istersek bu sözler aklımızda kalmalı, vereceğimiz karara temel olmalıdır.

,,Şimdi ı·uhani değilse, evlendikten son­ ra olur,, sözünü kulağınıza fısıldayan şey­ tan'a karşı dikkatli olun. Bunun böyle olma­ sı çok zordur. Eğer kız kendini simdiden Rabbe adamamışsa daha sonra adayacağına dair bir garanti yoktur. Bir masanın üzerin­ de durup başkasını oraya çekmek çok zor­ dur. Çekmeye çalıştığınız kişinin sizi düşür­ mesi daha kolaydır. Aynı ilke evlenecek iki kişinin eşit olmayan ruhsal durumları için de doğrudur.

C; nalde gerçelc bir imanlı evlilik için si­ zi çf'l••Jr' ·;f.:y kiş;nin rul1ani nitr.likl<::ri 8lma­ lıdır·. ilk C';ıce tunu ararsanız Tann'n1n si­ zin iç in se.,,tiği kişide bütün isteklerinizin kar-?, ltındığını göreceksinız. Matta 6: 33'teki ilke burada anılmalıdır: «Önce onun ege­ menliğini ve doğruluğt1nu arayın, sonra bü­ tün bu şeyler size artırılacaktır.» Karar ve­ rirken ruhaniliği ihmal eden veya ikinci sı­ raya atanlar Tann'nın seçtiğinden yoksun kalacaklar.

94


CAN

Bir kişinin canı, aklı, duygulan ve ira· desinden oluşur. Evlilikte bir uygunluk ol­ ması için bu alanda da bir parça benzerlik olmalıdır. Yalnız bu koı-ıuda katı kural vere­ meyiz; kişiler bu alanda benzer olmasa bile Tann onları evliliğe yöneltebilir. Oysa biz olağan durumlardan sözettiğimiz için böyle istisnalar üzerinde durmayacağız.

Can, ruhtan sonra, ikinci sırada gelmek­ le beraber bedenden daha önemlidir. Bu ne­ denle, ruhaı1i yönleri inceledikten sonra genç erkeğin kendine soracağı soru «Bu kız güzel mi?» sorusu değil, «Zeka ve duygu açı­ sından bu kız bana uygun mu?» sorusu ol­ malıdır. Birçok durumda Tanrı'nın seçtiği kişi sizinle aynı zeka düzeyinde olacaktır. 25 yaşında olup 15 yaşındakiler gibi davra­ nanlar var. Zihinsel gelişimleri ile fiziksel gelişimleri arasında bir parelellik yok. Bu durum herhangi bir hastalık ve bozukluğun sonucu da olmayabilir; daha çok kişinin an­ ne-babasına aşırı bağlı kalmış olmasının ve­ ya başka çevresel etkenlerin sonucudur.

Akıl yaşını gözönüne almamızın birçok

nedenleri var. Karşılıklı konuşma evliliğin önemli bir parçasıdır. Eşlerin ortak ilgisini çeken konular çok azsa, bu durum gerginliğe ve sinirliliğe yol açar. Bu yüzden evlilerin beraberce ilgi duydukları çok konular ol­ malıdır; çünkü evlilik birkaç ay değil yıllar-

95


ca beraberlik demektir. Benzer şekilde, eş­ lerden birinin zeka yetenekleri diğerinin çok altında kalıyorsa evlilik giderek doğallıkta_n uzaklaşacaktır. Eğer kadın erkekten çok ze­ kiyse vay erkeğin başına geleceklere; kadı­ nın elinde bir piyon olacak! Eğer erkek üstün zekalı biriyse o zaman da kadın varlığını hiç duyuramayacaktır. Böyle bir evde bir hiz­ metçiden az daha önemli olacaktır. İstisna­ lar olamayacağını demek istemiyorum. Eş­ lerin eşit zekalı olması gerektiğini de savun­ muyorum. Şunu demek istiyorum : siz üniversite profesörü iseniz herhalde Tanrı karş1nıza, ne kadar ruhani olursa olsun, o­ kuma yazma bilmeyen bir köylü kızı çıkar­ mayacaktır. Kadın, kocasına uygun bir yar­ dımcı olmalı, bu nedenle bir yere kadar ko­ cası ile işbirliği yapabilmelidir.

A.S. Triton, ,,Kimin Dünyası?,, cı,dlı kita­

bında buna uygun bir örnek veriyor: ,,Yirmi yaşlarında iman eden ve tek önemli şe­ yin evleneceği kişinin imanlı olması olduğu­ nu söyleyen yüksek kültürlü bir adamın çek­ tiği acıları iyi hatırlıyorum. Neredeyse oku­ ına yazması bile olmayan bir kıza evlenıne­ yi teklif etmiş, kız da böyle sevimli bir iman­ lıya. karşı direnememişti. Bir süre sonra ara­ larında doğan gerginliği ve si.i.rtüşmeyi far­ kettiler. Kız hiç kitap okumazdı, erkek ise bir kitabı bir nefeste bitiriyordu. Erkeğin bi­ limsel ve araştıı·ıııacı yönü ağır basıyordtı, karısının dünyası ise sezgiye dayanıyor-

·96


du. Birbirini seven iki gerçek imanlıy­ dılar, fakat insan olarak aralarında çok

a.z ortak noktalar vardı. Sonuç, imanlı ol­

mayan birçok evliliği rahatça bozabilecek gerginlik ve zorluklardı. Erkeği en çok şa­ şırtan şey, problemin en büyük olduğu za­ manda dualarının hiç bir sonuç vermeyişiy­ di. Oysa dua, güçlükleri, özellikle kendi ya­ rattığımız güçlükleri önlemenin bir yöntemi değildir. Sonunda gün görmüş bir kilise önderi ona, aralarındaki uçurumu kapatma,­ lan için uzun vadeli bir program uygula­ masını salık verdi. Bunun gerçekleşmesi her ikisinin duaları ve yumuşaklığına bağlıydı; fakat insan olarak da sahip oldukları yete­ nek ve olanaklara da bağlıydı. Kadın oku- mayı ve okumadan zevk almayı öğrendi, er­ kek de onun ilgilendiği konularla ilgilenme­ ye başladı. Ne yazık ki aynı güçlüklerle kar· şılaşan imanlı evliliklerin sayısı çoktur. Bu­ nun nedeni, kişilerin Tanrı'nın planındaki evliliğin önemini kavramayışlarıdır.,,

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi zeka alanındaki uyumluluğu ihmal etmek, gerci:c­ siz güçlük ve acılardan geçmek demektir. Bu güçlükleri görmemezlikten gelmek ruha­ nilik değildir. Çünkü Tanrı eşlerin anlaşan gerçek iki ::ırkada olmasını amaçlıyor.

Erkeğin, evlenmek istediği kız hakkında kendine soracağı soru şu olmalı: «Çocukları­ mın annesi olabilecek, beraber dua edebile-

97


ceğim, yaşamın sorularını tartışabileceğim

kişi bu kız mıdır?»

Şimdi de duygular konusuna gelelim. E,vlilikte mutlu bir beraberlik ve arkadaş­ lık için eşlerin bu alanda biraz benzeşme­ leri gerekir. Örneğin, çok ciddi ve ağır baş­ lı genç bir erkeğin, duygusal yönden uçarı, hoppa bir kıza tahammül etmesi beklene­ mez. Her ikisi de ruhani açıdan eşit olabilir, fakat farklı olan huyları, evlenecek olurlar­ sa birçok güçlükler doğurabilir.

Bununla, uçarı bir kızın kendi gibi bi­ riyle evlenmesi gerektiğini demek istemiyo­ rum; böyle bir evlilik gerçeklerden çok u­ zak olur. Öte yandan çok ciddi ve ağır başlı kişi kendi benzeri biriyle evlenirse herhal­ de evlerinde ciddiyetten geçilmez! Bununla beraber evlenenlerin çok farklı huylara sa­ hip olmamasına da dikkat etmelidir. Evlen­ meyi düşündüğünüz kişinin şakadan anla­ yıp anlamadığını araştırmanız da iyi olur. Bir güldürü ustası olmasına gerek yok, fa­ kat yerine göre kendi lıaline gülebilmelidir. Şakadan hoşlanmak iki nedenle önemlidir. Birincisi bir emniyet vanası görevi görür. Kırıcı tartışmaları önler. İkincisi yaşama renk katar. Evlilik, ne takılmasını bilmeyen ne de şakaya dayanamayan biriyle çekilmez olur!

Canın üçüncü yönü iradedir. Her söyle­ diğinize evet diyen bir kız aramamalısınız, böyle biri çok geçmeden robot kesilir. Kuş-

98


kusuz her zaman kendi sözünü. geçirmek is­ teyen bir kızla evlenmek tehlikelidir. Fakat güçlü bir iradeye sahip olan kadın kocasına büyük bir destek olabilir. Evleneceğiniz kız size itaat etmelidir, ama körü körüne her şeye evet dememelidir. Karısının doğru ve haklı eleştirileri sayesinde başarılı olmuş birçok erkek vardır.

Walter Trobisch, «Bir Genci Sevdim,,

adlı kitabında bir arkadaşının, gelecekte ev­ lenmeyi düşündüğii kızda neler aradığını şöyle anlatıyor:

ı. Eleştirileri ile beni en iyiye yöneltme­ 1

lidir.

2. Onu ha.yal kırıklığına uğrattığım za­

man bana olan güvenini de kaybetmemeli­

dir.

3. Yorulmadan zayıflıklarımı yenmek­

te bana yardım etmelidir.

4. Onu incittiğim zaman hiçbir şey ol­ mamış gibi yapmamalı, hissettiklerini söy­ lemelidir.»

Ne varki bu, kadının kendi isteğini or­

taya koymamakta serbest olduğu bir ortamda, mümkündür. Erkek için gerekli olan bir kö­ le değil, eşit düzeyde bir eştir.

BEDEN


Beden, Evlilik söz


yaradılışımızın bir parçasıdır. konusu olduğu zaman bu fizik-

99


sel varlığımızın da birçok yönlerini göz ö­ nüne almalıyız. Yalnız zevklerini tatmin et­ ınek için evlenen \7e evliliği adeta ,,meşru zi­ na,. olarak düşünenler kadar ileri gitmek is­ temiyorum. Öbür yandan, yalnız ruhanilik deyip fiziksel yönü tamamen inkar etmek de yanlıştır. Tanrı, Kutsal Kita.pta bu iki aşı­ rı ucun ortası olan yolu bize gösteriyor.

Bedenden ayrılmış ruhlar değil de insan olduğumuza göre, evlilikte iki eş arasında­ fiziksel bir çekicilik olmalıdır. Ruh ve can­ dan sonra, üçüncü sırada yerini koruyan fi­ ziksel çekicilik yanlış bir şey değildir. Ne var ki fiziksel güzelliğe aşırı bir önem veren veya kişileri rengine göre ayıranlar çok geç­ ıneden evlilikte hayal kırıklığına uğrayacak­ lar. Eğer başlangıçta bir kızda. sizi çeken şey ruhaniliği değil de güzelliği ise, kız imanlı olsa bile evlilikten sonra sizi bir çok prob­ lemler bekliyor demektir. Çok az istisna ile, her güzel kız güzelliğinin farkındadır, erkek­ lerin ilgisiı1i çekmeğe alışmıştır. Evlilikten sonra kocasından aynı ilgiyi beklemesi do­ ğaldır. Bu dt1rumda, güzel karınız, zamanı­ nızın ve ilginizin çoğunu kendisine ayırma­ nızı isteyecektir.

Bununla beraber, beden ve seksin kötü, ruh ve canın iyi olduğunu düşünüp neo-pla­ tonik felsefenin tuzağına düşmeyelim. Kut­ sal Kitab'ın öğrettiği bu değil. Ne yazık ki Kilise ilk zamanlarda, ve özellikle Hıristiyan­ lığın 4. yüzyılda Roma İmparatorluğunca

100


resmi din olarak kabul edilmesinden sonra, Yunan felsefesinden etkilenmiştir. Bunun sonucu olarak ismen Hıristiyan olanlar ara­ sında bedenin ruh ve cana göre önemli ol­ madığı inancı geniş şekilde ya.yıldı. Bu, Kut­ sal Kitapta görülen açık öğretiye aykırıdır. Örneğin Pavlus bize, «Bedenlerimizin Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu,, söylüyor (I Ko­ rintoslular 6:19). Böylece Tann'yı yalnız can­ larımızla değil, bedenlerimizle de yüceltme­ liyiz.

Eğer size gösterilen yaşam arkadaşı a­

dayını fiziksel bakımdan hiç çekici bulmu­ yorsanız bu, o kişinin sizin için olmadığını gösteren bir işaret olabilir. Seksin evlilikte­ ki önemi büyüktiir. Birçokları seksin, güzel­ liği ve önemi ile Tanrı tarafından yaratıldı-· ğını gereği gibi kavramadıkları için evlilik­ lerinde bir sürü sorunla karşılaşıyorlar.

Yaş, gözönüne alınması gereken bir et­ kendir. Erkek-kadın ilişkileri Mesih ile Kili­ se arasındaki ilişkileri simgelediğine ve er­ kek kadının başı olduğuna göre kocanın da­ ha ya.şlı ve olgun olması en uygundur. Er­ kek, kadından daha geç olgunluğa erişir, bu nedenle kadından genç olursa, kişilik yö­ nünden daha az olgun olması kaçınılmazdır. Böyle bir durum sağlıklı değildir. Kadın ko­ casına güvenip dayanabilmelidir. Erkek da­ ha yaşlı olunca yaşamda kazandığı pratik

• deneyleri ona bir üstünlük sağlar. Sonra ka­ dın, özellikle çocuk yaptıktan sonra daha,

101


hızlı yaşlandığı için, evlendiğinde erkekten daha genç olması iyidir. Aksi halde orta yaş­ ta aradaki yaş farkı daha belirgin hale ge­ lecektir. Bu nedenlerle erkeğin, kendinden daha yaşlı bir kızla evlenmesini salık ver- meyı•z.

Ne var ki yaş farkı herkesi aynı şekil­

de etkilemediği için burada da istisnalar olabilir. Daha yaşlı bir kızla evlenmeyi dü­ şünüyorsanız aradaki yaş farkı iki ,reya ii.ç yıldan fazla olmamalıdır. Yaş farkı bundan büyükse kadın, erkeğe bir eş olmaktan çok bir anne olacaktır. Bir kız, durum ne olur­ sa olsun, kendinden daha az olgun bir er­ kekle evlenmemelidir.

Yine bir kız kendinden on yaştan da­ ha büyük biriyle evlenmemeli. Herhalde

bundan

daha

yaşlı bir erkek

kocadan

çok

bir baba

gibi

davranacak.

Yaşla ilgili kesin kurallar koymak müm­

kün değil. Ama

genel

bir kural

olarak er­

keğin 24 ile 32

yaşları

arasında

evlenmesi

iyidir. 24 yaşından önce arzulanan olgun­ luğa erişmiş olmayacaktır. Bu yaşa kadar kendini tümüyle Rabbin işlerine vermelidir.

32 yaşından sonra kişinin evlilikte uyum sağlaması zorlaşır; çünkü değişmesi güç bir çok alışkanlıklar kazanmış olacaktır. Ben­ zer nedenlerle bir kızın da 20 ile 27 yaşla­ rı arasında evlenmesi genellikle iyidir. Ger­ çekçi olmak gerekirse, özellikle imanlı sa­ yısının az olduğu Türkiye'de bu ölçülere

102


bağlı kalmak pek mümkün değildir. Değişik şartlar bir kişiyi daha geç evlenmeye zorla­ yabilir. Fakat önümüzde imkan varsa yu­ karda verilen sınırlar içinde evlenmek iyi­ dir.

Sağlık, vücudun genel yapısı ve çocuk-

ları etkileyebilecek bazı kalıtımsal etkenler de gözönüne alınmalıdır. Her iki taraf da gelecek kuşakları etkilemesi mümkün olan arıza ve hastalıklarını açıkça belirtmeli, kuşkulan varsa mutlaka bir doktora başvur­ malıdırlar. Bu aksaklıklar evliliğe engel ol­ mayabilir. Diğer eş birleşmeyi Tann'nın is­ teğine uygun buluyor ve bedensel arızaların düzeltilmesi için Tann'ya güveniyorsa bir diyeceğimiz yok. Ama böyle şeyleri gizlemek yanlış olduğu gibi günahtır da. Evlilikten önce gizlenen bu tür gerçeklerin açığa çık­ masından sonra yıkılan evlilikler vardır. Ne olursa olsun imanlı, hile ile alda.tmaya baş­ vurmamalıdır. Doğruları söyleyince yaşam arkadaşınızı kaybedeceğinizi düşünmeniz yersizdir. Tam tersine, dürüst olduğunuz için size olan sevgi ve saygısı artmalı. Doğ­ ruyu söylediğiniz için sizi yüzüstü bıraktıy­ sa Tanrı, O'nu yücelttiğinizden dolayı sizi bırakmaz. Ayrılma durumunda Tanrı'nın seçtiği bir başkasını ümit ve sabırla bekle-

y ın.

Kan bağı olan yakın akrabalarla evlen­

mek tehlikelidir. Eşlerden birinde gizli ve pasif durumda olan anormallikler birleşme

103


sonucunda ortaya çıkabilir. Tanrı insana, ya­ kın akrabaları ile evlenmesine karşı gelen bir doğal yapı vermiştir. Böyle evlilikleri Kutsal Kitap da yasaklıyor (Levililer 18: 6).

SEVGİ

••

Tanrı sizi biriyle evlenmeye yöneltirse size ona karşı bir sevgi de verecektir. Uçün- cü bölümde böyle bir sevginin niteliklerini açıklamıştık. Karşılıklı sevgi evlilikten önce büyüyebilir veya büyümeyebilir, önemli olan var olmasıdır. İshak, daha önce· hiç görme­ diği Rebeka'yı alınca, «onu sevdi» (Tek­ vim 24: 67). Onu iyi tanımıyordu, ama Tan­ rı'nın bu işteki isteğini bildiği için yüreğin- de ona karşı bir sevgi doğdu.

İshak örneğinde olduğu gibi Tanrı, bir kişiyi her zaman tanımadığı biriyle evlen­ meye yöneltmez. Kendi isteğini öylesine açık bir şekilde göster·ıneyebilir de. Bu olaydan, evleneceğimiz kişinin Tanrı tarafından se­ çilmiş olup olmadığının önemini anlıyoruz. Evlenmeyi düşündüğümüz kişiyi ister aile­ mizin aracılığı ile, ister kendimiz tanımış olalım, bu kişi Tanrı'nın seçtiği biriyse Tan­ rı yüreğimize ona karşı bir sevgi de koya­ caktır. Tabii ki bu sevgi karşılıklı olacaktır. Sevgi ısmarlama ile elde edilemez. Ken­ diliğinden değil de, zorlama ile kazanılan sevgi, gerçek sevgi değildir. Gerçek sevgi,

104


biriıı.e duyulan saygıdan doğar. Sevip say­ madığınız kişiyi içten sevemezsiniz.

Şefkati sevgi ile karıştırmayalım. Haline

acıdığınız için bir kızla evlenmek istemeniz asla doğru olamaz. Böyle bir davranışı cesa­ ret ve fedakarlık örneği gibi görebilirsiniz, fakat yüreğinizde ona karşı bir sevgi yoksa

evliliğiniz çökebilir. Sevgi, her imanlı evli-

likte temel bir ön koşuldur. Acıma ve şef-

kat hiçbir zaman yeterli değil.

Bir kişinin ruhaniliğine, inanç ve zeka yeteneklerine saygı duymuyorsanız, onun bazı yönlerine hayran değilseniz, daha ileri gitmeniz akılsızlık olur.

İncil, sevginin dünyada en büyük şey

olduğunu söyler (I Korintoslular 13: 13). Sevgiyi ihmal edemeyiz.

IRK, KÜLTÜR VE ZENGİNLİK

Hayat arkadaşınızı seçerken dikkat e­ deceğiniz etkenler hakkında buraya kadar söylediklerimize bazı etkenler daha ekleye­ ceğiz.

Bunlardan bir tanesi ırktır. Bir inanlının

başka ırktan biriyle evlenmesi doğru mudur? Kutsal Kitap farklı ırklar konusunda ne di­ yor?

Koloseliler 3: ll'de şunu okuyoruz: «Ora­

da Yunanlı ve Yahudi, sünnetlilik ve sün­ netsizlik, barbar, İskit, kul, azatlı yoktur, fa-

105,


kat Mesih her şeydir ve her şeydedir.» Galatyalılar 3: 28'de de şöyle deniyor:

«Ne Yahudi ne de Yunanlı vardır, ne kul ne

de azatlı vardır, ne de erkek ve dişi vardır; Mesih İsa'da siz hepiniz birsiniz.»

Bu ayetler hiçbir kuşkuya yer bırakmı­ yor. Tanrı bizi kabul etmişse hangi ırktan olursak olalım birbirimizden farkımız yok­ tur. Müşareketlerde ayrı ırktan olanlara farklı muamele etmek doğru değildir. Yu­ karıya aktardığımız Galatyalılar 3: 28 aye­ tinde dendiği gibi, Mesih'te ne ırk ne de cin­ siyet aynını vardır. Fakat bu, cinsiyetler ara­ sında bir fark yok deınek değildir. Galatya­ lılar 3: 28'e bakarak erkeğin erkekle evleı1e­ bileceği düşünülemez. Buna beı1zer olarak, evlilik söz konusu olduğu zaman ırklar ara­ sırıdaki birçok farkları hatırlamak yerinde olıır. Kutsal Kitap ırklararası evliliklere kar­ şı değildir. Fakat bu durumda gözönüne alın­ ması gereken başka etkenler de vardır. Genç­ lik yıllarında bu etkenler pek belirgin de­ ğildir. Örneğin, öğrenciyken Türk veya ya­ bancı uyruklu olmanız pek farketmez. Dün­ yadaki bütün üniversitelerde öğrencilerin yaşamı birbirine benzer. Ne var ki üniver­ site yıllarından sonra başka etkenler önem kazanıyor. Örneğin, yabancı uyruklu biriy­ le evlenirseniz hangi ülkede yaşayacaksı­ nız? Evde hangi dili konuşacaksınız? Her iki eşin dillerinden birini rahatça konuşması gerekir. Eşlerden birinin, alışık olmadığı bir

106 '


dili devamlı konuşması çok güç olacaktır. Çocuklarınız hangi dili konuşacak? Hangi uyruğu seçecekler? Nasıl bir öğrenim göre­ cekler? Bütün bu sorular, özellikle gelecek­ teki çocuklarınızla ilgili olanları, iler·de daha karmaşık hale gelebilir.

Diğer bir etken de kültürdür. Genç ve

bekar olduğunuz dönemde kültürel farklar pek önemli görünmez. Ne var ki aile kurup beraber yaşamaya ba.şladınız mı, kültürel farklar su yüzüne çıkmaya başlar. Kültii.r, yiyecek, giyecek, ev döşeme ze·,ıki, çocukla­ rın eğitilmesi gibi güncel yaşamın tiiın yön­ lerini etkiler. Ayrı ulus ve kültürlerden olan iki kişi şunu akılda tutmalı: Evliliğin ba.şlan­ gıcından itibaren kültürlerden biri diğerine üstün gelecek. Ayrıca Türkiye'de aile ve ak­ rabalık ilişkileri Batıdakinden daha önemli bir rol oynuyor. Türkle evlenen yabancı uy­ ruklu biri, bu kişinin tüm ailesiyle evlendi­ ğini kavramayabilir. Böyle bir durum daha sonra sürtüşmelere yol açabilir.

Daha önce de açılcladığımız gibi önemli

olan, sorunu tüm yönleriyle evlilikten önce araştırıp karar vermektir. Bunun yanında, inanlıların ırk, kültür ve dil ayırımlarına karşı olduklarını ispatlamak için böyle bir evliliğe kalkışmaları çok yanlış olur.

Evlenmek istediğiniz kişinin zenginliği

kararınızı etkilememelidir. İmanlı birinin bir başkası ile serveti için evlenmek isteme­ si ayıp, utanılacak bir şeydir.

107


BAŞLIK PARASI

Türkiye'nin taşra bölgelerinde hala rast­ ladığıınız başlık parası sorunu, keı1tlerde ba­ zı değişikliklere uğramış olarak etkinliğini sürdürmektedir.

Çeşitli ekonomik nedenlerle de olsa bir gencin evlenmek istediği kızın anne-babasına başlık parası ödemek zorunda kalması evli­ lik konusunda önemli sorunlara yol açıyor. Her şeyden önce erkeğin bu parayı biriktir­ mesi için evliliği uzun süre ertelemesi gere­ kecektir. Çoğu kez uzak diyarlarda çalışmak zorunda kalan erkek, köy veya kasabadaki kızı yakından tanımak fırsatını bulamaz. Uzun bir ayrılıktan sonra evlenebilen genç erkek ve l{ız, birbirlerine iki yabancı gibidir­ ler. Kızı, satın alınan bir eşya düzeyine in­ diren böyle bir evliliğe Kutsal Kitap'ta yer yoktur. Tanrı Havva'yı Adem'e başlık parası karşılığında vermedi!

İmanlı genç erkek ve kız, seçme özgür­ lüklerini ortadan kaldıran, Tanrı'nın isteğine temelden ters düşen böyle bir evliliği kesin­ likle reddetmelidir. Genç erkeğin anne - babası zengin olabilir, fakat erkek bu du­ rumda bile başlık parası verilmesine karşı çıkmalıdır.

Kentlere geldiğimiz zaman değişik bir uygulama ile karşılaşıyoruz. Başlık parası almayı ilkel bir köylü geleneği sayanlar du­ rumu kurtaı·rrıak için erkeği, paha.lı birçok

108


süs ve ev eşyası almaya zorlamaktadırlar. Başlık parası verip sevdiği kızla evlenen taş­ ra erkeği gibi kentli erkek de sevdiği kızı almak için bir sürü borca girerek her iste­ neni satın alıyor. Bir imanlı bu şekilde borç­ lanmalı mı? Kuşkusuz hayır! İncil bu konu­ da şöyle diyor: <<Birbirinizi sevmekten baş­ ka kimseye bir şey borçlu olmayın» (Ron1a­ lılar 13: 8).

Yeni evlenen bir imanlının buzdolabı,

çamaşır makinası, televizyon, radyo, fırın gibi ev aletlerine sahip olması hakkı değil mi? Elbetteki hakkıdır! Kutsal Kita.p, l1iç kimsenin bunlara sahip olmasına karşı de­ ğildir, bunlara sahip olmak için izlenen yan­ lış yola karşıdır. Borçlanarak bu eyleı·e ev­ liliğin ilk gününde sahip olmak arzusu dün­ ya kaygılarının bir ürünüdür. Çevrenin bizi ayıplamasından korkuyoruz. <<Evleniyor, ama hiçbir şeyi yoktur,, demelerinden çekiniyo­ ruz. Çevrenin söyleyeceklerine kulal-:: vere­ ceğimize Kutsal Kitab'a kulak verelim: ,,Hiç­ bir şeyde kaygı çekmeyin, fakat her şeyde istekleriniz, Allah'a dua ve yalvarışla bildi­ rilsin,, CFilipililer 4: 6). İhtiyaçlarınız için Rabbe gü\renin! Evlendikten sonra eşinizle biı·likte alınterinizle birkaç ev eşyası sat n almak zevkinden kendinizi yoksun bırakma­

yın.


DİĞER ETKENLER

Bağlı bulunduğunuz imanlılar toplulu­ ğu ile benimsediğiniz öğretiler de evlilik ka­

1

rarınızı etkileyecek önemli etkenler arasındg,

sayılır. Katılacağınız müşareket ve vaftiz gi­ bi konularda anlaşmalısınız, aksi halde da­ ha sonraları güçlükleriniz olabilir. İlerde an­ laşmazlıklara düşmektense evlenmeden ön­ ce bu noktalarda görüş birliğine varmak en iyisidir. Ailenin aynı müşarekette tapınma­ sı esas olmalıdır. Ba.ba ve bir kısım çocuk­ lar bir kiliseye giderken, anne ve bir kısım çocuklar başka kilise)7e gidiyorlarsa, evde tam bir huzur olan1ayacağı gibi Kutsal Ki­ tab'ın bazı ilkeleri de bozulmu, s olur. Bu da ailede ciddi bölüı1n1elere neden olabilir. İmanlı bir ailenin ruhsal yaşamında birlik olmalıdır.

Her türlü dinsel inanç evlilikten önce açığa vurulmalı ve tartışılmalıdır.

Tanrı'dan gelen bir çağrı bu konuda önemlidir. Belirli bir yerde veya özel bir gö­ revde çalışmanız için Tanrı'dan bir çağrı al­ ınışsanız, sizinle gelmeye hazır bir karınız olmalıdır. Yalnız hazır olmakla kalmamalı, aynı çağrıyı sizinle paylaşmalıdır. Her ne kadar Türk geleneğine göre kadınların, ko­ calarını gittikleri her yere kadar izlemeleri beklenirse de karınız aldığınız çağrıyı an­ lamakta güçlük çekebilir. O zaman da Tan­ rı'nın gösterdiği yoldan uzaklaşabilirsiniz.


Evlilikten önce bu tür konulan açıklığa ka­ vuştur·rnak gerekir.

Para geliriniz de gözönüne alınmalıdır.

Genç erkek, bir aileyi geçindirecek kadar bir para. gelirine sahip olmadıkça evlenme­ melidir. ,,İhtiyacımızı Rab sağlayacak» de­ mek Tanrı'nın Sözünü yanlış yorumlamaktır. Rab uygun karar vermek için önce bize akıl verdi. Aklımızı kullanmazsak Rab'den muci­ ze bekleyemeyiz. Tanrı'nın gösterdiği za­ mandan önce evlenip bir kıza acı çoktirrne­ meliyiz.

«Evlenmeden önce ne kadar beklemeli»

sorusu da önemlidir. Şartlar evlenmenizi bir süre geciktirebilir. Bu durumda, evliliğe uzun zaman varken, herhangi bir kızla evlenme­ yi ciddi olarak düşünmeyin.

YEREL İMANLILAR TOPLULUĞU

Evlilikle ilgili düşünce ve tasarılarınızı yerel imanlılar toplt1luğı1nun önderleriyle paylaşmanız ve bu konuda beraber dua et­ meniz önemlidir. Eğer müşareketinizde bir önder yoksa, o zaman en olgun inanlıya da­ nışıp yardımını isteyin. Eğer bulunduğunuz yerde başka hiçbir inanlı yoksa diğer yer­ lerdeki inanlıları ziyaret ettiğinizde durumu anlatabilirsiniz. Evli, olgun bir inanlı ile bu konuda mektuplaşmak da iyidir. Kuşkusuz en ideal durum, evlenmeyi düşündüğünüz


kişiyle aynı müşarekete devam etmeniz ve ikinizi de iyi tanıyan önderlerin danışman­ lığına başvurabilmenizdir. Müşareketin ön­ derleri, sizin göremediğiniz yönleri görüp öğütte bulunabilirler.

İlk olarak yerel topluluğa ve önderlere

boyun eğmek iyidir. Eğer yerel topluluk si­ zi iyi tanıyor ve evlenmenizi Tanrı'nın iste­ ğine uygun bulmuyorsa, onların uyarılarına kulak vermelisiniz. Pavlus, yerel müşareket­ te «birbirinize tabi olun» diye bizi teşvik ediyor CEfesoslular 5:21). Önderler, sürünün koruyucuları olsunlar diye görev almışlar­ dır. Evlilik işinde onlara danışmalıyız.

SİZE GÖRE BİR EŞ

Dünyadaki en iyi ve en ruhani kişi bile günaha karşı zayıf tabiatı olan bir insan­ dır. Bu nedenle, hiç kusursuz bir yaşam ar­ kadaşı arıyorsanız zamanınızı boşa harcı­ yorsunuz. Böyle birini hiç bulamıyacaksınız. Dünyad.a böyle bir kişi olsa bile sizinle ev­ lenmek istemeyecektir; çünkü o da kusursuz birini arıyordur!

Bu nedenle, şimdiye kadar söyledikleri­

miz hiç kusursuz birini aramanız için sizi yük altına koymasın. Amacımız evlenmeyi düşündüğünüz kişi hakkında doğru ve den­ geli bir karar vermeniz ve Tanrı'nın isteğin­ den emin olmanızda size yardımcı olmaktır.



Tann seçtiği kişiyi size açıkça gösterse bile evlilikten sonra üzerinde karşılıklı uyum sağlamanız gereken birçok noktalar oldu­ ğunu göreceksiniz. Birbirinizi tanıdıkça mü­ kemmel olmaktan ne kadar uzak bulundu­ ğunuzu anlayacaksınız. İçtenlikle davranır­ sanız kendinizde daha çok kusur bulacak­ sınız. Dünyada insanın kusurlarını ortaya en iyi çıkaran şey belki de evliliktir. Yine evlilik, bekar iken kişiliğimizde geliştirdiği­ miz büyüklük duygusunu dağıtabilir. D. H. Small'ın dediği gibi, «En iyi evlilik bile, mü­ kemmel olmayan iki kişinin mükemmel ol­ mayan bir şekilde birbirlerine bağlanması­ dır.»

Mükemmel olmadıtımız halde Tanrı'nın bizi evlilik konusunda açıkça yönetmesi mümkündür. İmanlı bir yuva ancak bu yol­ dan sağlam bir temel üzerine kurulabilir. Evlilikten sonra birbirlerinde hata ve kusur­ lar bulan, aralarında anlaşmazlıklar baş gösteren çiftler, onları birleştirenin Tanrı ol­ duğuna yüzde yüz güven duymuyorlarsa vay başlarına gelecekler! Evlilikten önce Tanrı'­ nın isteğinden kesinlikle emin olmak bu yüz­ den çok önemlidir. Evini kaya üzerine kuran adam, evini kum üzerine kuran adamdan daha çok zahmet çekmiştir. Fakat fırtına geldiği zaman birincisi o kadar çok zahmet çektiğine sevindi. Onun evi ayakta kaldı, di­ ğerinin evi ise fırtınaya dayanamayarak yı­ kıldı (Matta 7: 24-27). Tanrı'nın isteği üzeri-


ne kurulan bir evlilik, yaşamın bütün fırtı­ nalarına dayanabilir. Bu nedenle, evinizi kurmadan önce Tanrı'nın isteğini belrleme­ niz, bu arada biraz acı çekmeniz, sonunda. alacağınız aı·ınağana değer.

İşte bu yüzden, dengeli bir seçim yap­ mak çok önemlidir. Bu bölümde sözü edilmiş etkenleri önem sırasına göre değerlendirıı·ıe­ yi öğrenmeliyiz. Bazı inanlılar, belirli etken­ leri ihmal edip yalnız bir kısım etkenlere önem verdikleri için dengesiz bir karara va- rıyorlar. Başka bazı inanlılar da akla baş- vuı·nıadan yüreklerinin arzularına kapılıyor­ lar. Sonunda tamaınen duygusal ve denge­ siz bir karar veı·iyorlar. İnanmayanlar ara­ sındaki bazı evliliklerin, dengesiz bazı imaı1- lı evliliklerinden da.ha mutlu ve uzu11 ömür­ lü olmasının nedeni budur.

EMİN OLMAK

'

Kendiniz yüzde yüz 1'anrı'nın isteğiı1de11

eınin değilseniz arkadaşlarınızın, akrabala­ rınızın veya Tanrı'nın hizmetçilerinin bile sizi evlenmeye zorlamalarına müsaade etme­ yin. Böyle durumlarda beklemek en iyisidir·. İçinizde, sizi geriye çeken bir şey hissediyor­ sanız ilerlemeyin. Bekleyin. Kutsal Ruh'un bu uyarılarına önem verirseniz ilerde piş­ man olmayacaksınız.

Seçtiğiniz kişiyi tanıyanlardan başla-


mak üzere elden geldiğince her bilgiyi alın, ancak bu yoldan o kişi için bilerek dua ede­ bilirsiniz. Tanrı, bütün kültürel engellere rağn1en, size en uygun olan kızı seçmekt.e sizden daha istekli olduğuna göre onun hak­ kında bilmeniz gereken herşeyi de öğren- me yollaıını gösterecektir. Tanrı'nın buııu sizin için yapacağına güvenin. O'nun için imkansız bir şey yok. İınansızlığınızla O'na engel olmayın.

Peki, karşınızdaki kişi evlenme teklifi-­ nizi reddederse ne olacak? O zaman yapıla­ cak en iyi şey bekleyip dua etmektir. Oı1u zorlamayın. Eğer uzun zaman geçmesine rağmen sizi hala istemiyorsa kararınızın yanlış olduğunu bilmelisiniz. Çünkü Tanrı'- nın bu işte isteği olsaydı kızı da ikna ede­ cekti.

İşareti yalnız siz görmüşseniz demek ki bu Tanrı'dan değildir. Tanrı'nıı1 seçtiğini bekleyin, o size evet diyecektir, Rebeka'nııı evet dediği gibi (Tekvin 24: 58).

ANNE-BABANIN RIZASI

Eğer anne-babanız, Tanrı'nın sizin için seçtiğine inandığınız kıza <<hayır» derse ne olacak? Elbetteki yapacağınız ilk şey anne - babanızı razı etmesi için Tanrı'ya dua etmek olmalıdır. Sonra onlara bu kızı niçin istedi­ ğinizi açıklamalısınız. Samimi olmalısınız.


Onları aşağı görmeyin, size verecekleri öğüt­ ler çok değerlidir. Eski kafalı olduklarını dü­ şünseniz bile bunu onların yüzüne söyleme­ yin. Onları saydığınızı, sevdiğinizi belli edin. Tanrı, evlilikte acıklı durumlara düşmeme­ niz için onları kullanabilir.

Kutsal Kitap diyor ki, ,,Babanı dinle, ve

ihtiyar olduğu zaman, ananı hor görme. Uçarı adam babasının tedibini hor görür, fa­ kat azarlamaya kulak veren sa.ğgörülü olur. Babanın enı.irlerini ve ananın öğrettiğini daima kendi yüreğin üzerine bağla, onlaı-ı. boynuna tak. Yi.irüdüğün zaman sana yol gösterecek, yattığın zaman üzerine bekçilik edecek, uyandığın zaman seninle söyleşecek. Çünkü kötü kadından, yabancı kadının yal­ taklanan dilinden korunmak için enı.ir bir çera.ğdır» (Süleymanın Meselleri 23: 22,

15: 5, 6: 21-24). Kuşku yok ki bu sözler, ye­ niden doğmuş, Tanrı ile beraber yürüyen anne-babalar için doğrudur. Bununla bera­ ber kurtulmamış olsalar da öğütleri yardıın­ cı olabilir.

Anne-babanın onayı büyük bir berekete tir, mümkün olan durumlarda onların rıza­ sını almalıyız. Anne-babanız imanlı ise onay­ larını alıncaya kadar, gerekirse birka.ç yıl beklemelisiniz. Razı olmadıkla.rı hallerde ka­ rarınızı yeni baştan düşünün. Böyle davran­ dığınız için Tanrı sizi yükseltecelctir. O her­ şeye egemendir, anne-ba.banızın düşüncele­ rini uygun zamanda değiştirecektir <Süley-


man'ın Meselleri 21:1). Yüceliği O'na veren­ leri yalnız bırakmadığına dair birçok örnek biliyorum. Birçokları sabredemedikleri için bu değerli deneyden yoksun kaldılar. Hud­ son Taylor şöyle dıyor: «Rab'de galip gelin. O, her ka.pıyı açabilir. Ailenin de sorumlu­ luğu büyük ve önemlidir. Oğul veya kız bü­ tün yürekle, 'Rab, yolu açmanı bekliyorum' dediği andan itibaren sorunu Rabbe teslim etmiş olur.,.

Anne-baba imanlı değilse, veya imanlı

oldukları halde dünyevi nedenlerle karşı ge­ liyorlarsa, rızalarını almak için uzun uzun beklemeye gerek yoktur. Oysa bu durumda bile kısa bir süre evliliği erteleyip onların onayını almaya çalışmak iyi olur. Onaylarını almadan Tanrı'nın isteğine uyup evlenecek­ seniz, kararınızı alçak gönüllülük ve sevgiy­ le onlara açıklayın. Kibirli ve isyankar ol­ duğunuz izleniınini ver·rneyin.

Annesi, babası başka dinden olan inan­

lıların durumuna gelince, hepsi değilse de çoğu, oğullarının veya kızlarının inanlı biriy­ le evlenmelerine karşı gelecekler. Bu karşı gelme, özellikle seçilen kişi Süryani veya Er­ meni olursa daha da serttir. Ne olursa ol­ sun, yumuşak başla, alçak gönüllülük ve duayla anne-babanıza. durumu anlatmalısı­ nız. Onları her zamankinden fazla sevdiği­ nizi, onları veya Türklüğü reddetmediğinizi belirtin. Bu kararınızın ruhsal yaşamınızın iyiliği için olduğunu, Mesih'teki yeni inan-

117


cınızdan dolayı aynı inancı paylaşan biriy­ le daha iyi ve sağlam bir evlilik yapabilece­ ğinizi onlara açıklamalısınız.

'

En iyisi yüzyüze konuşmak ise de, evden uzak yaşadığınız, çok sert bir tepki bekledi­ ğ.iniz hallerde anne-babanıza mektup yaza­ ı·ak evlilik konusundaki düşüncelerinizi on­ lara bildirırıeniz daha uygundur. Bu yolla, neden bir inanlı ile evlenmek istediğiı1izi Tanrı'nın Sözünden ayetler vererek açıkla­ yın. Böylece ilerde karşılaştığınızda onlarla 11.erşeyi tartışmaya bir ortam hazırlamış olursunuz. Anne-babanız çok kızarsa 011.lar­ la 11.er şeyi ylizyüze, sakin bir şekilde tartış­ manız güçleşir. Arna mektupla başlasanız da bir gün karşılıklı konuşmanız gerekir.

Müslüman ailelerden gelen iki 1'-Aesil1 inanlısının evlenmek istediği durı ımlarda başka sorunlar olabilir. İnanlılar, 11üfl1s cüz­ danlarında Müslüman yazdığı için, a.ileleri­ ne iki. Müslümaı1 evleniyormlış gibi bir izle­ nim vermek isteyebilir. Böyle bir denemeye karşı duru1nıalıdır. Gerçeği hem kendi an­ ne-babanıza, hem de yaşam arkadaşı olarak seçtiğiniz kişinin anne-babasına aı1latmalı­ sınız. Her iki anne-baba bu evliliğin biı· 1\,füs­ lüman evlilil<:: değil, İsa Mesih'e daya11an bir evlilik olduğunu kavramalıdırlar. Bunu yap-' makla Türk vatandaşlığınızı ve l{ültürünüzü reddetmediğinizi aııne-babanıza açıkça belir­ tin. Türkiye laik bir ülkedir; anne-babanız, İsa Mesih'e inanan bir Türk'ün en az Müs-

118


lüman bir Türk kadar iyi bir vatandaş oldu­ ğunu, vatanını sevdiğini ve değerini bildiği­ ni anlamalıdırlar.

imanlı olmayan anne-babanız bir inanlı

ile evlenmenize karşı geliyorsa bu, insana değil T'anrı'ya. t1ymanız gereken bir durum­ dur (Resullerin İşleri 5: 29). Sizi oğulluktan bile reddedebilirler; siz yine Tanrı'nın Sözü­ ne ba.ğlı kalın. Matta 19: 29'da İsa'nın ken­ disi tarafından bize verilmiş güzel bir söz var: «Benim ismim uğruna evler, kardeşler, baba, ana, çocuklar veya tarlalar bırakan her adam yüz katını alacak ve sonsuz ha­ yatı miras alacaktır.»

BEKLERKEN NASIL DAVRANMALIYIZ

Evlilikten önce uzun zaman bekleyecek olanlar için birkaç söz söyleyelim. İbrahim İshak'ı Tanrı'ya nasıl adamışsa CTekvim 22), evlenme ve bir yuva kurma arzusu da Tan­ rı'ya. adanmalıdır. Diğer bir deyimle, gere­ kirse Tanrı'nın yüceliği için hiç evlenmeme­ ye hazır olmalısınız. Bu tutumunuzu koruya­ biliı·seniz, karşıt cinsten tanıdığınız her ki­ şiye muhtemel yaşam arkadaşı gözüyle bat:­ maktan kurtulabilirsiniz. Her boş anını,;ı Rab için kullanın. Tanrı'nın sizin için tayin ettiği zaman gelince, İshak'ı İbrahim'e veı·­ diği gibi O'na adadığınız herşeyi size geri verecektir. Bu şekilde davranıp Şeytan'ın tu-

119


zaklanndan korunan ve Tanrı'nın uygun gördüğü zaman gelince en uygun eşi bulan birçok inanlının tanıklığı cesaretimizi artır­ malıdır.

UYARI

Burada son olarak iyi uyarıda bulunmak istiyorum. İlk olarak, biriyle olan arkadaşlı­ ğınız bozulduktan hemen sonra, veya evlen­ mek istediğiniz kişinin bir başkasıyla evlen­ mesinden sonra yeni bir ada.y hakkında ka- rar vermekte acele etmeyiniz. Böyle zaman­ larda daha kuvvetli denemelerle karşılaşa­ caksınız. Çünkü duygusal yönden incinmiş­ siniz, birinin yüreğinizdeki boşluğu doldur­ masını istiyorsunuz. Olumsuz bir gelişmeye tepki olarak alınan kararlar her zaman piş­ manlık getirir. Böyle bir hayal kırıklığından sonra her türlü teklifi en az altı ay erteleyin. Bu zaman içinde ayaklarınız yere değecek, tekrar akıllıca düşünmeye başlayacaksınız.

Duygusal açıdan böyle durumlara düş­

tükten hemen sonra evlenen, fakat çok geç­ meden pişman olan kaç kişi tanıyorum!

İkinci olarak, kendisiyle evlenmenizi sağla.ınak için intihar etme tehdidinde bulu­ nan, ya da buna benzer bir zorlama yapan kişiyle sakın evlenmeyin. Bu nedenle bir ev­ lilik yaparsanız sonunda pişman olursunuz.

Nikah günü, Tann'nın sizi, O'nun plan-


ladığı şekilde

ve

zamanda seçtiği kişiyle bir­ leştirdiği11i bilmeniz çok güzeldir. Böyle bir güven duyan çiftlere ne mutlu! Onların se­ vincinin sının yoktur.

 bölüm 7
Yalniz Kizlar 1<;:indir

(Bu bölümü Zac Poonen'in eşi Annie Poonen yazdı.)

«Mücevherlerden daha tatlı, yakut veya incilerden daha değerlidir.» Kutsal Kitap erdemli kadını böyle niteliyor CSüleymanın Meselleri 31: 10).

Puta tapıcılığın egemen olduğu kültüı·­ ler kadını daima erkekten aşağı bir yaratık olarak görmüştür. Ne var ki Rab İsa Mesih, verdiği öğüt ve örneklerle, Tann'nın belir­ lediği gibi, kadının yerinin erkeğin ayakla­ rının altında değil, erkeğin yanında olduğu­ nu açıkça öğretti. ·

Kadın, erkeğin yapamayacağı birçok iş­ leri yerine getir·mek üzere yaratıldı. Bu ne­ denle erkekten yalnız fiziksel yönden değil, zihinsel ve duygusal yönden de farklı yara­ tılmıştır. Annelik görevinden dolayı erkek­ ten daha hassas v·e duygusaldır. Bu özellik-

122


!eriyle sevmek ve sevilmek özlemleri daha büyüktür. Yapmak zorunda kaldığı özel gö­ revlerden dolayı çok yönlü olması gerekiyoı·. Bu nedenle, erkekler kabul etmeseler de, ka­ dınırı sezgileri dalıa keskindir.

G. Campbell Morgan, «Yereınya'iıirı Pey­ gamberlikleri Üzerine Çalışmalar» adlı kita­

bında kadınlığın sorumluluğuna, dair şunları '

söylüyor: «Tanrı, 'Suretimizde, benzeyişimi­ ze göre insan yapalım', derken bu evrensel gerçeğin kadınla tamamlandığını anlamalı­ yız: 'anlan erkek ve dişi olarak yara.ttı.' Bu­ nu anlatmanın zor olduğunu biliyorum. Ne var ki Tanrı'yı ve insanlığı anlamak istiyor­ sak, erkekte açıklanmayıp kadında açıkla­ nan tanrısal vah'yi Kutsal Kitab'ın en temel gerçeklerinden biri olarak kabul etmeliyiz. Ke,dına, Tann ile ilgili bazı derin gerçeklerin açıklanması için, hiçbir erkeğin yerine geti­ remeyeceği ayn ve kutsal bir sorumluluk ,re­ rllmiştir. '

Campbell Morgan aynı kitabında, Tan­ n'nın kendi çocuklarını kadın veya anneler­ de sirngeleşen bir şefkatle teselli ettiğini be­ lirtiyor (İşaya 66: 13). Sonsuz gücün bir par­ çası olan Tanrı'nın sonsuz şefkatinin kadın­ da açıklanması öngörülmüştür. Erkek tel" başına Tanrı'nın sonsuz varlığının ti.im yöıı- lerini simge1emeye yeterli değildir. Kadln, kendi özel niteliklerı olan sabır, şefka.t ve sessiz güzelliği sergilerken erkeğin ya.pama­ yacağı bir şeyi, Tann'nın varlığının biı- yö­ nünü dünyaya açıklamış oluyor.

123


İşte kadın böyle bir çağrı almıştır! Ken­ dini gerçekten Tanrı'ya adamışsa kendisine verilmiş özel nitelikleri hem Tanrı'nın yüce­ liği için, hem de başkalarının iyiliği için kul­ lanablir. Fakat hayatın her alanında Tann'­ ya bağlı kalmazsa aynı nitelikleri amacından saptırabilir veya boşuna kullanabilir. Tan­ rı, kadına verdiği şefkat ve güzellik hediye­ lerinin değerini kavramamıza yardım etsin. O, yaşamın olağan yönlerine güzellik kat­ mamızı ve bu yoldan çevremize b.ereket ol­ marnızı arzu ediyor.

Kadının da cinsel içgüdüleri var. Erke­ ğinkinin tersine kadının cinsel içgüdüleri da­ ha pasif ve denetiıni daha kolaydır. Böyle iç­ güdüler doğaldır, bir kadın bunlara sahip ol­ madığı zaman anormallik sözkonusu edilebi­ lir. Bir kadın ilgi ve sevgi ister. Bir evi ve bir ailesi olmasını erkekten daha çok özler. Bu tür özlemler annelik gerçeğiyle uyum içindedir. Sağlıklı bir eğilimdir bu; çünkü Tanrı bizi böyle yarattı. Bu özlemlerden do­ layı bir kızın evlenmek niyetiyle bir erkeğe ilgi duyması doğaldır. Erkek, fiziksel bir yakınlık için kıza ilgi duyabilir. Kız ise, kar­ şıt cinse duyduğu ilgiyi çoğunlukla evliliğe dönüştürmek ister. Erkeklerle yalnız gönül eğlendirmek için arkadaş olmak isteyen kız­ lar vardır. Bu normal değildir. Öte yandan sadece kendi hemcinslerine ilgi duyan kızlar vardır. Sağlıklı olmayan bu anormal ilişki­ ler homoseksüelliğin bir işareti olabilir.

124


GİYİMDE SADELİK

İncil, genç kadınları şöyle uyarıyor: «Si­ zin süsünüz dışardan, saç örme, altınlar tak­ ma ve giysiler giyinme değil, fakat Allah indinde çok değerli olan halim ve sakin ru­ hun fena bulmaz süsü, yüreğin gizli insanı olsun. Bir vakitler Allah'a ümit bağlayan kutsal kadınlar da kendi kocalarına tabi ola­ rak kendilerini böyle süslerlerdi Cl Petrus 3: 3-5).

Kadın, karşıt cinsten birini

çekme

gü­

cüne sahiptir. Tanrı'nın verdiği

bu güç

çok

kez kötüye kullanılıyor. Bu gücü Kutsal Ruh'- un denetiminde tutmayan bir kız tehlikeli yola girmiş demektir. Kızlar büyüyüp geliş­ tikçe bu gücün farkına varırlar, onu arttır­ mak için de her yola başvururlar. Bunun soı1ucu aşırı bir makyaj, son modaya göre açık sa,çık giyinmek ve saçlarını yapmak için bolca zaman harcamak oluyor. İncil diyor ki: «Aynı suretle kadınlar, saç örgüleri, al­ tın yahut inciler, ya da çok pahalı giysilerle

değil, sade kıyafette, gösterişsiz ve sağgö­ rül-Ct bir şekilde kendilerini süslesinler» C ı Ti­

moteos 2: 9-10).

Daha

önceki ayette olduğu

gibi buı·ada da

Tanrı

bize gerçek güzelliği

tanımlıyor.

Bedenlerimiz

bize verilmiş kutsal

birer

emanettir, onları

kötüye kullanamayız.

Tan-

n'yı bedenlerimizde yüceltmemiz isteniyor. Bu istek yalnız bedensel alışkanlıkları değil,

125


giysilerimizi de içine alıyoı·. Tanrı Esl{i Ahit'­ te kadınlığını kötü yolda kullanan Sioı1 kız­ larını lanetledi (İşaya 3: 15-24'ü okuyunuz).

• Elbiseler çok kez iç benliğimizin ayna­ sıdır. Bir dereceye kadar kişiliği1-nizi açığa vururlar. Başkaları hakkımızdaki ilk izlen.im­ lerini giysilerirrıizden edinirler. Başka.ları­ nın arzularını uyandıracak veya dikkatlerini · aşırı olarak kendimize çekecek şekilde gi­ yinirsek iman tanıklığımızı e·tkisiz dururı.:ıa sokmuş oluruz; ne giydiğimizi l1erkes g0re­ cektir. Gördüklerinin hepsini bize söyleme­ yebilirler, fakat Mesih in bizi kötü diinyada.n kurtardığını söylediğimiz zaman içlerinden bize gülecekler. Bunun için giyinişimize dik­ kat etmeliyiz.

Eski püskü şeyler giyelim demiyorum. Aksine, temiz, zarif ve hatta çekici olmak için gayret etmeliyiz. Çünkü Tanrı kirli ve tiksindirici bir şekilde görünmenizi istemez.

A. B. Simpson, «bir inanlının giyinişi basit v8 düzenli olmalı» diyor, «öyle ki, başkaları onun giyinişinde özel bir şey görırıemeli, gi­ yen de ne giydiğini hatırlamamalıdır.» Gi­ yimde iyi bir kuraldır bu.

Giyiniş tarzımız hiçbir zaman erkeğin arzularını uyandıracak şekilde olman1al1dır. Tanrı, kadınlara şehvetle bakan eı·kekleri hükmedecekse, normal bir mantıkla onları bu yola iten kadınları da hül{metmesi gere­ kir.

İsa Mesih'e olan taıııklığımızı engelleye-

126


bilecek moda tutkularına. karşı durabilmek için Tanrı cesaretimizi ·artırsın. Tanrı Rebeka'ya İshak'ın karısı olmak ayrıcalığını neden verdi? Yahut Rab Isa'yı dünya.ya getirmek için neden Meryem'i seç­ ti? Kuşkusuz Tanrı'yı hoşnut eden yürek gü­ zelliğine sahip oldukları için ... Gerçek güzel­ lik dış güzellik değil, iç güzelliktiı·, bunu hiç­ bir parfümeri mağazasında satın alamayız! (Süleymanın Meselleri 31: 30). Ne ağır bir söz, değil mi? Fakat gerçek değerler hakkın- da bize bir fikir veriyor. Eminim ki bazı kızlar bu dünyanııı_ mo- dasının peşinden gitmekle Tann'nın yüce amacından uzaklaşıyorlar.

ERKEKLERLE OLAN İLİŞKİLER

İsteseniz de istemeseniz de bir zaman sonra sizinle ilgilenecek erkekler olacaktır. Bunlar okuldan, kiliseden veya çevrenizden olabilir. Bunu önlemek elinizde değildir. Onun için bunlara karşı nasıl davranacağı­ nızı bilmeniz önemlidir. Karşıt cinsler ara­ sındaki ilişkiler konusunu bölüm ikide ele aldığımıza göre burada aynı şeyi tekrarla­ mıyoruz. Ne var ki özellikle kızların dikkat etmesi gereken birkaç noktaya değinmek is­ tiyorum.

Bugünkü kızların önemli bir kısmı yük­

sek okullarda okuduğu için geçmişte oldu-

127

'.


. ğundan daha geç yaşta evleniyorlar. Bir di:r­ loma almak için devam ettikleri okullarda er­ keklerle yan yana gelen bu kızlar daha bü­ yük denemelerle karşılaşıyorlar. Ciddi bir evlilik niyeti olmadan bile erkeklerin dikka­ tini çekmeye teşvik ediliyorlar. Bu eğilime teslim olurlarsa sonuç bir felaket olabilir.

Kızlar, duygu ve heyecanların kendileri­ ni erkeklerden daha çok etkilediğini bilmeli­ dirler. Genç bir erkek için bir kıza aşık olup onu kısa zamanda unutmak kolaydır. Er­ kek, duygu yaşamında fazla zarara yol aç­ madan aynı şeyi bir başka kızla. tekrarlay-a.­ bilir. Bu, erkeklerin çoğu11un kızlarla sade­ ce fiziksel ilişkiler kurmak istemesinden do­ layıdır. Böyle ilişkilerde erkek duygusal bağ­ lanma bakımından oldukça pasif olduğu hal­ de kız alabildiğine aktiftir. Erkeğe bir kere

. aşık olan kız kendini kolayca ondan ayıra- maz. Hatta bazı kadınlar böyle eski bir iliş­ kiden evlilikten sonra bile etkileniyor, bu da

· onları mutsuz ediyor. Bu yüzden çok dikkat- li olmalıyız.

Erkeğin size dokunmasıyla karşılaşaca­ ğınız denemenin daha büyük olacağını unut mayın. Onun için hiçbir erkeğin elinizi tut­ masına, hele sizi öpmesine izin vermeyin. Bunlara bir kere izin verdiniz mi kendinizi boş hayallere kapılmaktan alıkoymanız güç­ leşir; bunu da ikinci adım izler.

Şunu da unutmayın, bir erkekle olan ar­ ka,daşlığınız bozulursa, bu size daha pahalı-

128


ya pat.layacaktır. Erkeğin sizi bırakıp baş­ kasıyla evlenmesi onun için kolaydır. Fakat sizin için iş bu kadar kolay değildir. Bir er­ kekle derin bir arkadaşlık kurduğunuz öğ­ renilecek, bu da Türkiye'nin bazı yerlerinde evlenme şansınızı azaltacaktır. Erkekler, duygusal yönden başkasına hala ilgi duyan biriyle evlenmek istemezler. Bunun sizi ne kadar yaralayacağını düşünün!

İncil'in biz kızları daha zayıf bir cins ve

erkeklere oranla aldanmaya daha eğilimli olarak tanıtması nedensiz değildir (1 Pet-

rus 3: 7; ı Timoteos 2: 14).

Çok yakıı1da evlenmeyi tasarlamadan bir erkekle yakın ilişkileı· kurmamanız ge­ r·ektiğine dair bir neden dalı.a vereyim size. Ev·lilikten önceki yıllarıı1ız, Rabbe özgürce ve gayretle hizmet edebileceğiniz yıllardır·. Evlendikten sonra zamaı11nızın efendisi de­ ğilsiniz artık. Evlilik ö11cesi yıllarınız bir er­ kek arkadaşı hayal etmekle geçerse Rab yo­ lunda harcayacağınız canlı yıllan yitirmiş olurst1nuz. Şeytan'ın sizi saptırmasına izin vermeyı•n.

. Bu konuda iki öğüt daha vermek istiyo­ rum. Birincisi, evli olmayan bir erkeğe ruh­ sal konularda danışmayınız. Bunun yerine, bir kadına veya sizden çok yaşlı evli bir er­ keğe gidin. İkincisi, evli bir erkekle fazla sa­ mimi olmayın, samimi olacaksanız kaı-:ısıyla da eşit bir arlradaşlık kurun.

129


EVLİLİK

Annelerin çoğu evlilik ve annelikte, be­ karken hissetmedikleri bir tatmin ve bii.tün-, lük duygusunu yaşadıklarını kabul edeı·ler. Tann'nın bekar kalmaya çağırdığı kişiler bu tatmin duygusundan yoksundur demek iste­ miyorum. İmanlı bir kız, evlense de evlen­ mese de Tanrı'nın istediğini yapmaktan mut­ lu olmalıdır. Tann'ya böylesine itaat eden kız, evlenmediği halde de tatmin bulabjlir. Bununla beraber bir kızın bekar kalmaya çağrılması enderdir. Tanrı kadını erkeğe eş ve çocuklarına anne olsun diye ya,rattı.

Hiçbir kız, ev!iliğin imaı1 tanıklığını sı- nırlayacağını düşünmemelidir. Kilise içinde­ ki etkinliğini belki sınırlayabilir. Daha önce bazı görevler yüklenmiş olan bir kız evlilik-­ ten sonra hareket özgürlüğünün önemli oran­ da kısıtlandığını görecektir. Böylece evlilikte değişik bir görev yüklendiğini anlanıalı- dır. Kendini bir şaşkınlık ve hayal kırıklı­ ğında görmek istemiyorsa bu gerçeği kabul etmelidir. Ev kurıııak için evliliğe çağrılmış­ tır. Görevi, evini kimsesiz gençlere (yaşlı­ lara da) sığınak yapmak, çocuklarını Rab­ bin korkusunda büyütınektir. Bu hizınetleri evlilikten önceki hizmetleri kadar önemli ve değerlidir.

Birinin dediği gibi, «Evliliğinde mutlu olan, evliliğin tüm sonuçlarına katlanan, kendisinden istenen zaman ,,e enerjiyi ve-

130


ren ve bu nedenle özgürlüğüııden fedakar­ lık gösteren kadın başkalarına verecek çok şeyi olan kadındır. Ev yaşamındaı1 ediı1diği deneylerle ve evlilikte gelişen sevginin getir­ diği duyarlılıkla, arkadaşlığın kolaylıkla ge­ lişip büyüyebileceği bir ortam yaratabilir.» Örneğin, Susannah Wesley İncil vaizi değildi ama, Rabbin korkusunda birçok ço­ cuk büyütmüş olan, Tanrı'yı seven bir anay­ dı. Oğullarından John ve Charles, Rabbin elinde güçlü birer alet olarak İngiltere'de büyük bir ruhsal dirilişe önderlik ettiler. Bu değerli ana, böylece ülkesi için bekar olarak

yapabileceğinden çok fazlasını yaptı.

Evliliğe hazırlanan her kız Süleymanın Meselleri 31: 10-31 ayetlerini sık sık okuyup üzerinde düşünmelidir. Bu ayetlerde ideal bir eş olmanın niteliklerini blıluyoruz. Rab korkusu bu kadının yaşamının sırrıdır (ayet 30). Fakat ev hanımı olmanın temeli evlilik­ ten çok önce kurulur. Onun için bu ayetler her imanlı kızın başvurması gereken ayet­ lerdir. Orada yazılanlar o kadar açık ki baş­ ka hiçbir açıklamaya geı·ek yok. Sözü edilen niteliklerden biri ctutumluluktur». Örnek kadın parasını uygun biçimde harccı,masırıı bilen kadındır. Her kız bu alışkanlığı edinme­ lidir. Bugün kızlarıı1 çoğu savurgan kızlar­ dır. Şimdi tutumlu olmayı öğrenirseniz, ev­

lendikten sonra bunun çok yardımını görür- sunu..z.

Fedakarlık, kızların evliliğe l1azırlık ola-

131


rak öğrenmeleri gereken diğer bir şeydir. Fedakarlık olmadan mutlu bir evlilik ola­ maz. Bu, özellikle kız için doğrudur. Erkek­ ten daha çok fedakar olması istenir. Evlen­ meden önceki birçok haklarından vazgeç­ mek zoruı1dadır. Fedakarlığın anlamını şim­ di kavramazsanız, evlenince güçlük çekecek­ siniz. Rabbin bunları size öğretmesi için dua edin.

Kuşkusuz genç kızın evlenmeye hazır­

lanmak için yapacağı en önemli şey duadır. Evlenme dönemine giren her genç kızın iki, üç yılı gelecekteki yaşam arkadaşı için dua etmekle geçirnıesini salık veririm. Tann'nın kendisi için seçtiği kişiye ulaşabilsin diye dua etmelidir. Bunun dışındaki önerilerin yolundan ayıklanması için dua etınelidir. Çocuklarının, özellikle l{ızlannın evlenmek konusundaki seçimlerini yönetmek isteyen anne-babaların bulunması, bu duaları dal1a çok gerektiriyor. Bu nedenle genç kız, anne­ si-babası kurtulmamış kişiler olsalar da, Tanrı onları yönetsin diye dua etmelidir. Imanla edilen duaların cevabı alu1acakt.11·.

Evliliğe l1a,z1rlananlara pratik bir öne­

rim daha var. Fırsat oldııkça yemek pişirme­ sini öğrenin. Bu sizi ilerde güç ve utaı1dıncı durumlara düşmekten kurtaracaktır.

132


NEYİ ARAMALI

Bir kız, gelt cekteki kocasında hangi ni­ telikleri aramalıdır? Önemli noktala,r beşin- ci bölümde açıklanmıştı. Kızların her zan1an akılda tutmaları gereken birkaç özelliği ek­ leyip tekrarlamak istiyorum.

Bir kız, kendisini koruyan, ona, g·ü ı.reıı

veren, yardım edebilen, onu teselli eden \'8 bir derecede anlayan bir erkeğe muhtaçtır. Erkek, kızın dayanabileceği güç ve olgun­ lukta olmalı, fakat onu aşağı görrnen1elidir.

Tanrı kadını erkeğe bağlı olsun diye yaı·at­ • tı. Bu nedenle evlenmeyi düşündüğüni'tz kişi size bu güveni vereı1, sizi kendine bağla;'a­ bilen biri olmalıdır. «B11n11nla beraber sizdeıı lı.er biri de kendi karısını bö)rlece kendisi gibi sevsin, ve kadın kocasına hürmet et­ sin» (Efesoslular 5:33). Sevg·i saygıdan do­ ğar. Kadın kocasına saygı duymazsa onu sev­ mesi de imkansızlaşır. Ka.dın, kocasJı:.a ol­ gunluğundan dolayı sayg·ı duymazsa onu ailenin reisi olarak görnıesi zor olur. Evlen­ meyi düşünürken seçtiğiniz eı·keğe saygı, bir parça da hayranlık duyup duymadığınızı kendinize sorun. Böyle bir takdir duygusu e\rlilikte birçok sorunları çözebilir.

Bir kişiyi tüın yı'.1:1leriyle tanıma,ııın im­ kı\nsız olduğunu kabul ediyorum. Fakat yu­ karda ve beşinci bölürnde söylenenler Ta.11- rı'nın sizin için seçtiğini bulmanızda size yardımcı olması gerekir. Her ne ise, hakkın-

133


da az şey bildiğiniz veya hiç tanımadığınız biriyle evlenmeye kalkmayın. Ülkemizde biı·­ çok kız bu hataya düşüyor. Evlilik bir ya­ şam boyu beraberlik demektir, değiştirile­ mez ve hafife alınamaz.

Anne-babanız imanlı olmayaı1 veya baş­ ka yönden size uygun olmayan biriyle evle11- menizi isterlerse ne yapacaksınız? Bu du­ rumda kızın ,,hayır,, demesi, erkeğin «ha- yır» demesinden zor olduğunu anlıyoruın. Buna rağmen sevgiyle inandığınızda dire11- meniz gerekir. Böyle yaparsanız 1'anrı sizi bereketleyecektir. Şeytan etrafınıza bir gü­ vensizlik duvarı örüp ruhtan uzak bir evli­ liğe yö11eltebilir. Onu di11len1eyii1. Tann':;,a itaat edip kaybeden yoktur. Koı·kmayın ! Rabbi yüceltip ona güveı1irseı1iz sizi yüz­ üstü bırakmayacaktır. Tayin ettiği zamancla seçtiğini size verecektir. Oı1u elden kaç1r·­ mak istemezsi11iz, değil mi?

Başlık parası üzeri11de daha önce duı~­ muştuk. Sevdiği erkekle evlenınek isteyei1 kızın anne-babası ba.şlık parası isterse hem kız hem erkek bu isteğe sevg·iyle karşı koy­ sunlar. Başlık parası yerine erkeğin gücüni.t aşan birçok eşyanıı1 satın al111ması düşüı1- cesine de aynı şekilde karşı gelmelisi11i,:. Parasal zenginliğinizden dolayı .size ilgi dLt - yan erkeklere karşı da Lıyanık olun. Kut.sal Kitab'ın belirttiği gibi pa,ra, sevgiı1i11 yeriiı i tutamaz (Neşideler Neşidesi 8: 7).

134

'


'

EVLENMEYEN KIZ

Bu bölümü, evlenmeyen kızlara birkaç söz söylemeden bit.irıııek istemiyorum. Türk toplumunda, kendilerini tamamen meslekle­ rine adayan kadınların sayısı giderek artı­ yorsa da, bekar kalmayı seçen kadınlar çok a.zdır. Tann'dan gelen çağrıyı açık şekilde duyarsak böyle bir yaşam yolunu seçmeli­ yiz. Bu çağrı bazıları için geçicidir. Bir süre evlilik bağlarından özgür kalarak Rabbin özel bir hizmetine çağrılırlar. Daha sonra belki evlenmeye teşvik edilirler.

İstemedikleri halde bekar kalmış olan bazı kızlar bu satırlaı·ı okuyabilir. Sizin bu duruınunıızdan sorumlu olan ailenize veya bı.ı durı.ımu yaratan koşııllara ka,rf;ı acılık beslememeniz ne kadar güçtür! Kadınlık duygularınız sevmek ve sevilmek arzusu ile kabarırken kendinize acımamanız daha da güç olınalıdır! Bunuı1la beraber size yapılan haksızlı1lar ne denli büyük olursa olsun, nefrete yer vermeniz ve kendinize acımanız her zaınan yanlıştır, kişiliğinizin üzerindeki etkileri de 011.ımsuz 011.ır. Bu duygulaı,nızı itiraf edip bırakmalısınız. Yüreğiı1izi bu kö­ tü şeylerden temizleyip Tanrı ile olan mü­ şareketinizi yeniden kurduktan sonı·a alçak gönüllülükle geçmişiniz, şimdiki haliniz ve geleceğinizle ilgili olarak O'nun egemenliği­ ne güveı1ebilirsiniz. Mucizevi yoldan dur1.1- munuzu değiştirıııeye gücü vardır. Fakat O

135


durumu değiştirmiyorsa, sizi çağırdığı hal­ de kalmanızı istediğine güvenin. O'nun lJol inayeti sizin her eksiğinizi tamamlaye,cak - tır (2 Korintoslular 12: 7-10}.

Evlenen kızkardeşinizi kıskanarak ya­ şamamalısınız. Kuşkusuz sizin sahip olmadı- gınız bazı ayrıcalıkları vardır. Fa.kat unut- mayın ki sizin de onun sahip olmadığı a.y­ rıcalıklarınız vardır. 1 Korintoslular 7:34, Rabbe dal1a serbest bir şekilde hizınet ede­ bileceğinizi gösteriyor. Bereketli olabileceği­ niz birçok alan vardır. Örneğin, çocukl.ara ve genç kızlara hizmet ve tanıklık edebilir­ siniz. Yaşamın güçlükleı i altında ezilenleri

daha iyi anlayacak, onlara şefkat göstere­ ceksiniz.

Yine de denemelerle karşılaşaca.ksın,z. Kadının hassas ve duygusal yapısına sahip olduğunuz için Şeytan'111 hücumları bu yönde yoğunlaşacal{tır. «İnsani olandan ba.,$­ ka bir tecrübeye talJi tutulmadınız; fakat Al­ lah sadıktır, gücünüzün üzerinde denenn1e­ nize izin vermeyecektir; fakat dayaı,abile.si­ niz diye tecrübe ile beı·aber kurtuluş yoluı,Lı da yapacaktır» (1 Korintoslular 10: 13). Taı1- rı'nın sevgisine, egemenliğine ve sadakatine sarsılmayan bir iman, Şeytan'ın lJütün kız­ gın oklarına karşı güçlü bir kalkandır (Efe­ soslular 6: 16}.

Acıya, üzüntüye yer veı·meyin.. Rabbe tapınan bir ruhla, O'nun tüm yollarını sev­ giyle kabul ederek, 'fanrı'ya ve insanlara et1

136


ufak iyilikleri için teşekkür edeı·ek yaşamı­ nızı sevinçle doldurabilir, bu sevinci de baş­ kalarına aktarabilirsiniz.

Evlenmeyip Rab için harikulade göı·ev­

ler yüklenen kadınlar vardıı·. Orta Hindis­ tan'da Mukti topluluğunu kur'an Pandita Rambai dul bir imanlıydı. Amy Ca.rnıic;l,21 ise aynı ülkede şaşılacak işler yaptı,

Gerçekten en öı1emli şey Tann'nırı ı;.ag­

ı-ısını sevinçle kabul edip O'nun ist0d;gini yapmaktır. Aradığın1ız esenliği O'rıda. lrJtılu­ ruz.

O, ZAYIFLIĞIMIZDA GÜÇLÜDÜR

Son olarak, eı·kekten daha zayıf oid,_:ı\u- muzu hatırlayalım. Rab diyor ki, ,,l,l;:t;,·eLiı,ı sana yeter, çünkü kuvvetim zayıflıkti.: - Lı:ı­ mam olur» (2 Korintosllılaı· 12: 9). U1,ı1tına­ yı11, Tanrı kadıı1ı yaratırken ona lJelirii bir görev verdi. Btı görevi başarma11ızda '.lab. size yardımcı olsun.

 bölüm 8
Nikah Gu.nu Yakla irken

,,On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş...,, Ni­ kah günü yaklaşınca geriye sayma işlemi başlar, heyeca11 son doruğuna ulaşır. Aylar­ ca süren hazırlıklaı·dan sonra herşey son bir kez denetleı1iyor. Herşey inceden inceye gözden geçiriliyor; sözkonusu olan nikah in- sanı11 tiiITt yaşamını etkileyecektir.

Evlilik yaşamı biı· uzay uçuşundan drı.­ ha riskli büyük bir serüvendir. Rastlantıya bırakılamaz. Hazırlık şarttır.

Esas nikalıtan önce birkaç ay mşa.nlı

kalma.k iyidir. Bu süre içiı1de erkek ve kı­ zın evleneceği herkese ilaıı edilir. O anda11 11ikah gününe kadar adayların heyecanı her gün biraz daha artar. Fakat heyecanlan on-

138


ları evliliğe hazırlaı1ınaktan alıkoyman1alı­

cl.ır.

Nişanlılığın iyi tarafı, her iki adayın ev­ lilikten öı1ce birbirlerini daha yakından ta­ ı11malarına imkan vermesidir. Artık dedi­ kodu korkusu olmadan birbirleriyle konu­ şabiliı· \:e buluşabilirler. Birbirleri11in ailele­

rini de tanıma f'ırsat1111 bulurlar. Özellikle

-

Tüı·} iye'de evlilikten sonra yeni evlilerin er-

kek tarafı ile daha sıkı ilişkiler kuracağı için bu tınemlidiı·.

AÇIK SÖZLÜLÜK, DOĞRULUK

Ni a11lılık döneıninde herşey a.çıkça ko­

!1,ı ııluJ) tartışılmalıdıı·. Eı·ke'k ve kız, geç­

ı11işteı{i arkadaşlıklarını, varsa aşklarını dü­

,-Cıstçe açıklamalıdırlar. Bu açıklan1alann evlilige E•ngel olacağını düşünenler olab.ilir. Fakat i1naı1lı bir evlilikte eşlsr ışıkta yii.rü­ ı-ı-,ezlerse beraber·ce müşareketleri de olamaz ( 1 'xt1hanı1a 1: 7'deki ilke buı·ada da geçer­ lidir). Daha başlangıçta birbirleri11den ba?ı t-',Erçekleı·i gizlerlerse evlilikleı·i 11e a!clatıcı l=:iı· evlilik olur! Işıkta yürürser1iz korirma­

:vın Ancak karanlığ·a yer verildiği zan1aı1

Şe rt3,ı-ı sahneye çıkaı·, tal1ribat yapmaya

başla1·.

Uydurına l1ikayeler·e kar·şı dikkat etme­

!i(:lir. Kıskaı1çlıl veya bı1na benzer kötü duy­ gularla. nişanlıları evlenmekten caydırma.)'l

]39


amaç edinen çok kişilere rastladım. Bö3.rle uydıı.ı·ma hikayeler duyarak gerçekligiı1i araştıı·ınadan nişanı bozanlar da oldu. Bu tiir hikayeler ya tamamen uydurmadır, veya gerçek pa.yı çok azdır. Gelecekteki yaşar11 arkadaşınız hakkında kulağınıza geleı1 söy­ lentilerin gerçekliğini öğrenmek için doğrlı - dan ona gitınelisiniz. «Bön adam l1er söze inanır» (Süleymanın Meselleri 14: 15). Rab İsa, birşey hakkındaki kararını o şe 'i duya­ rak veya görerek değil, araştırarak veri.ı·­ di (İşaya 11: 3-4). Bütün imanlılar da aynı şeyi yapn1alıdır, özellikle nişanlı çiftler. Şey­ tan'ın düşünceleri arasına şüphe tohumla­ rını ekmesine izin ·ver·ınen1elidirler. Ka,·şılıl-

lı bir güven 1roksa l1iç evlenmemeleri dalıa iyidir.

Peki, geçmişte çapkın bir l1ayat süı·dür düğü ha.lde şirndi Rab'de yeni bir insan olar1 ya.şam arkadaşı için ne diyeceğiz? İncil di yor lci, ,,Allah'1n temizlediği Ş8yleri se11 lıct­ yağı etme» (11esullerin İşleı·i 10: 15). Bu yüz­ den, geçrnişte g·inahlı bir J'Etçam sür·n1ü<_; şimdi Rab'de yeni bir yaratık olduğuna inar. dığın11z kişiyi reddetmeye 11akl-;ımız yoktur. Nihayet l1epimiz aynı pislik çuktırtındaı1 l-cu,-­ ttılduk. 1'anrı insanları nasıl g·örüyoı·sa, bi, de onları öyle görıneliyiz. O, Mesilı'in 1,.f,ıı .,,1- da yıkanmış olanı kötü görür ınü'? }{ayır

Biz de göremeyiz. 11esih'in ka11ını11 bir ki7i

yi, hiç günah işlememiş gibi doğru sa,yn11:1.

gücüni.i tam anlayamadığımız için i11sa.nla.

140


ra yeni doğuşlarından önceki durumlarına göı-e hükmederiz (1 Korintoslular 6: 9-ll'le karşılaştırınız).

ANA-BABAYA BAĞLILIK

Bir nişanlılık dönemi, her il-ci adaya an- ne- babalanı1a duyduklan aşın bağlılığın et­ kisini azaltma olanağını da verir. Evlilikten sonra anne--babayı sevmek, onlara ilgi gös­ teı·rnek yanlış bir şey değildir. Aslında Taı1- 1·1'nın Sözü böylesini istiyor. Fakat eşlerden birinin veya her ikisinin birbirlerinden çok, anne-babalarına bağlı olmalarından dolayı birçok evlilikleı· bozı1ln1uştur.

Yaşan1ları boyunca. evde yaşamış, ::1.nne - babalarından l1iç uzaklaşmarnış olanların bı.ı eğilimi daha belirgindir. Ne var ki Kutsal Kitab'ı11 bu konudaki öğretişi gayet açıktır:

,,Bunun için erkek anasını ve babasını bı­

rakacak ve kansına yapışacaktır, ve bir be­ den olacaklardır» (Tekvin 2: 24). Bu kur"V.,l ka.dına da uygulanabilir CMeznıur 45: lü'a bakınız).

Anne-babayı bırakına işi hen1 fiziksel, hem psikolojik düzeyde olmalıdır. Psikolojik . açıçdan alınırsa, dal1a önce olduğu gibi artık onların denetimi ve yol göstericiliğine bağlı değilsiniz. Yeni evi11izin başı kocanızdır. Fi­ ziksel düzeyde, özellikle yeni evlendiğiniz için, anne-babanızla beraber yaşama,nız da.-

141


ha uygundur. Bu, evlilik yaşamınızı düzeı1le­ menize ve kendi kendinize kararlar almanı - za yardım edecektir. Evliliğin ilk günleriı1i yalnız geçir·meniz çok önemlidir.

BULUŞMAK VE BERABER GEZMEK

Nişanlılann buluşması ve telr başlaı·ı11a bir yere gidip sevimşmesi doğru mudur? Bö­ lüm ikideki ilkeleri bir kez daha hatırlata­ lım. Durum, bulunduğunuz çevreye göre de­ ğişir. Türkiye'nin bazı bölgelerinde nişanlı­ lıktan sonra bile nişanlılarıı1 buluşup dolaş­ malan hoş karşılanmaz, özellikle büyük kentlerin dışında. «Başkalarına kötü görün­ meyi önlememiz gerektiğini» hatırlayarak en uygun durumu seçmeliyiz (1 Selaı1ikli­ ler 5:22). Nerede yaşarsanız yaşayın, nişan­ lılann buluşup konuşmalan doğal ve geı·ek­ lidir. En iyisi bunu eşlerden birinin veya or­ tak bir arkadaşın evinde yapmaktır. Ten l1a yerlerde buluşmak yalnız dedikoduya d'3ğiJ, cinsel denemelere de yol açabilir.

Sevişmeye gelince, hiç duraksamadan

yanlış olduğunu söylüyorum. Nişanlılık, cinsel ilişkilere izin veren bir izin tezkeresi değildir. Her şeyin uygun bir zamanı vardır.

«Birbirinizi kucaklayabileceğiniz zaınan var­ dır, bundan çekinmeniz gereken zaman da vardır» (Vaiz 3: 5). Kucaklama zamanı ev­ lilikten sonradır. Sabırlı olun, evlilik yaşa-

142


mınızda pişmanlık duymadan daha da zev·k alacaksınız. Evlilikten önce dokunma ve ok­ şamaya yer verirsek bu hem duyguların1ızı körletir, hem de dua yaşamımızı etkiler.

En önemlisi, nişanlılığın bozulabileceğiı-ıi akılda tutmalısınız. Böyle bir sonuçla kar­ şılaşan kız, erkeğin, vücudunu kullanmış ol­ ınasına pişmanlık duyacaktır. Bölüm ikide dediğim gibi, erkek ileri gitmek isterse kız onu frenlemelidir; çünkü kızın kaybedeceği daha çok şey vardır. Okşanmaktan kaçtığı zaman erkeği kaybedeceğinden korlcmaına­ lıdır. Evlenmeye değer biri olduğuna inan,­ yorsa erkek, bu hareketinden gücenn1eye­ sek. Tersine, kıza olan sa,ygısı artacaktır. Er­ kek bundan gücenirse kıza. layık değil de mektir.

ANLAŞMAZLIKLAR VE GÜÇLÜKLER

Bazı nişanlılar ufak bir anlaşmazlı!{ baş gösterince nişanlılığı tehlikede görürler. Oy­ sa hiç anlaşmazlıklan olmayacak diye ev­ lenenler bir hayal düı-ıyasında ya.şıyor olma­ lıdırlar. En ruhani iki kişinin e\•liliğinde bile ufak anlaşmazlıklar olur. Bu küçük anlaş­ mazlıklar eşlerin uygunsuzluğunu göstere­ meyeceği gibi, evliliğin de Tann'nın isteğine aykırı olduğunu gösterınez. Eğer böyle ol­ saydı Tann'nın önderlik ettiği hiçbir evlilik olmazdı. Hiç anlaşmazlığı olmayan biı· evli-

143


lik ancak eşlerden birinin robot olması ha­ linde gerçekleşir. Bu nedenle küçük anlaş­ mazlıklar nişanlılığı bozmamalıdır. Tersine bunlar, alçakgönüllü ve birbirlerini bağışla­

' yabilen eşler için sağlıkı ilişkilerin birer işa­ r'etidirler. Erkek, en az kadın kadar af dile­ meye hazır olmalıdır. Erkekler bunu çok kez aşağılayıcı bulurlar, fakat bir imanlı böyle düşünmeınelidir. Karısından a.f dileyemeye­ cek olanlar evlenmesinler!

Anne-babanın karşı koyması veya para soı"Unu gibi nedenlerle evliliği ertelemek zo­ runluğu olabilir. Bunlar cesaretinizi kırma­ sın. 'fersine, aranızdaki sevgi bağını güçlen­ diı·ıııeli, ilerde l.:uracağınız yuvanıı1 temeli­ ni fağlamlaştırmalıdır. Tanrı dayanma. gü­ cü11üzii. biliyor, «gücünüziin ötesinde acı çek­

menize müsaade etmeyeceğine güvenrr,elisi- 11iz,, cı Kor.10: 13}. Zamanı gelince yolu­

n11zu her türlü ,,Kızıl Deniz'den» aşıracak ve sizi hazırladığı yere zaferle ulaştıracak­ tır (Ç1k1ş 14). O'na güvenin, yüreğiniz sıkıl­ ma.sı11.

NİS- A NLII IK NE KADAR SÜRMELİ?

Nişanlılık dönemi ne kadar sürmelidir? Bunun için bir kuı·al konamaz, ama aynı yerde olan ve sık sık buluşan nişanlılar bu sü.reyi altı aydan fazla uzatmamalıdırlar. Ni­ şanlılar birbirlerinden uzak yerlerde iseler

144


bu siire genel olarak oniki ayı geçmemeli­ dir. Çünkü heyecan ve sinir gerginliği her iki adayı da olumsuz yönde etkiler.

Walter Trobisch, «Bir Genci Sevdim»

adlı kitabında nişanlılık dönemini bir bebe­ ğin ana rahminde geçirdiği zamanla karşı- laştınyor. Nikahı, çocuğun doğduğu ve onu herkesin gördüğü güne benzetiyor. Fakat doğum olmadan önce ana karnında aylarca süren bir hazırlık ve gelişme dönemi geç­ miştir. Nişanlılık da en az bu dönem kadar güzel olmalıdır.

NİŞANLILIK - KUTSAL BİR SÖZLEŞME

Resmi veya gayrı resmi olsun, nişanlılık, evlenmek için yapılmış kutsal bir sözleşme­ dir, hafife alınmamalıdır. Kutsal Kitap, Tan­ rı'nın huzurunda yaşayan b.ir kişinin, «kendi zararına olsa bile» verdiği sözü tutan bir kişi olduğunu söyler CMezmur 15: 4). Bir inanlının «evet'i evet, hayır'ı hayır» olmalı­ dır (Matta 5: 37). Ortaya çıkan ve evliliğin ciddiyeti konusunda şüpheler uyandıran ye­ ni gerçekler nişanlılığı bozmaya yeterli bir

neden sayılmalı mıdır? Eğer arkadaş-ınızın, nişanlılıktan önce yeniden doğmuş olduğu-

nu söylediği halde gerçekten yeniden doğ­ mamış olduğu ortaya çıkarsa, nişanlılığı he­ men bozmalısınız. Verilen sözün böyle bir nedenle geri alınması yukarıda sözü geçen

145


sözleşmeye aykırı değildir. Böyle bir evlilik yalnız size değil, Rabbin bu dünyadaki ama­ cına bile zarar verir. 2 Korintoslular 6: 14 a.yeti sizin rehberiniz olmalıdır.

Arkadaşınız yeniden doğmuş, fakat size sadık değilse, veya aranızda sonradan öğ­ rendiğiniz büyük bir uyun1suzluk çıkarsa nişanlılığı bozabilirsiniz. Elbette ki Tanrı, Rabbin isteğinden emin olmadığını söyleyip verdiği sözü hemencecik geri alan, kaprisli kişileri ödüllendiremez. Sadece yurt dışına çıkmak istediği· için nişanı bozan bir genci tanırım. Erkeğin bu davranışı kızı çok güç durumda bıraktı. Anne-babası onunla evle­ ııecek birini bulmakta büyük zorluklarla karşılaştılar. Böyle durumlarda erkekler ge­ nellikle daha suçludurlar. Dengesiz kişiler Rabbin adına utanç getirirler. İnsan, söz vermeden önce kesinlikle sonuçtan emin ol­ malıdır. Emin olunmadığı hallerde beklemek en iyisidir. Kararsız aklımızla başkalarının mutluluğunu bozmaya hakkımız yok. «Ada­

yıp

ödememektense

adamamak

daha

iyi­

dir»

(Vaiz 5: 5) .

ÖĞÜT ALMAK

Evlenecek imanlıların, güven duydukla­ rı kendi hemcinslerinden birine evlilik haya­ tı konusunda danışmaları salık verilir. Bu

146


yoldan alınacak öğütlerin sonsuz değeri ola­ bilir.

Evlenecek gençlerin cinsel anat!)mi vTe fizyoloji hakkında genel bilgilere sahip ol­ maları gerekir. Bunun için hemcinsleri olan doktorlara danışmalıdırlar. Bazı yeni evli­ ler cinsel uyumsuzluklardan ötürü şaşkıı1l1k ve çaresizlik içine düşerler. İhmalkarlığın bunda önemli bir rolü var. Piyasada satılan kitaplardan cinsel anatomi ve fizyoloji ile evlilikteki cinsel ilişkiler konusunda bazı ya­ rarlı bilg·iler alınabilir. Oysa bu kitapların İncil'in görüş açısından yazıl1hadığını akılda. tutmalıyız.

DOĞUM KONTROLÜ*

Evlenmeye hazırlanan gençlerin, üzerin­ da dua edip konuşmaları gereken diğer bir konu da doğum kontrolüdür. Evlenmeden önce doğum kontrolüne başvurup vurmaya­ cağınızı kararlaştırmalısınız. Evlendikten

sonra eşlerden biri, örneğin ka.dın, doğum kontrolü isterken erkek buna kar'• şı gelirse

önemli sorunlar doğabilir.

Kutsal Kitap'ta doğum kontrolünden açıkça sözeden bir bölüm yoktur. Bunu U)'­ gulamak sizinle Rab arasında olan bir şey­ dir. Sadece şunu tekrar söylemek istiyoruz, evlenmeden önce doğum kontrolü konusun­

da kararınızı vermelisiniz. Değişik inanlıla- •

147


rın bu konudaki düşünceleri de değişiktir, başkasına hükmetmemeliyiz. Rable karı - ko­ ca arasında olan bir konudur. Doğum kont-

rolü birini ne çok, ne de az ruhani yapar.

En önemli nokta eşlerin anlaşmasıdır.

Doğum kontrolüne karşı gelen inanlı­ lar bu düşüncelerini desteklemek için Kut­ sal Kitap'tan bazı ayetler verirler. Kutsal Kitab'ın bu konuda kesin bir öğretişi olma­ dığını açıkladığımız için sözü geçen ayetle­ re bakmamız yararlı olacaktır.

Doğum kontrolüne karşı olanlar bazen Tekvin 1: 28'deki ayeti ele alıyorlar: «Be­ reketli olun, çoğalın ve yeryüzünü doldu­ run.» Kuşkusuz insan bu emre itaat etmiş­ tir. Yeryüzü insanla doldu, hatta gereğin­ den fazla dolduğunu söyleyenler var! Çoğal­ maya dair olan bu emrin amacı kadın ve er­ lteğin normal ilişkilerini anlatmaktır. Daha önce belirttiğimiz gibi, bu emrin gereği ola­ rak çoğalmak, evliliğin temel fonksiyonların­ dan birisidir. Fakat bu ayette çiftlerin çoğal­ mayı sınırlayamayacağı söylenmiyor. Bir­ çok inanlı, bu emre itaat edip 2 veya 4 ço­ cuk sahibi olduktan sonra doğum kontrolü­ nü uygulamanın gerekliliğine inanıyorlar.

Yine buna bağlı olarak bazıları, «doğal

gelişimi engellememeliyiz», diyorlar. ,,Çocuk sahibi olmak doğal bir gelişim olduğuna gö­ re bunu suni yollarla durdurn·ıamalıyız.» Ne var ki biraz durup düşünecek olursak insanın birçok durumlarda «doğal gelişim-

148

leri» engellemekte olduğunu görürüz.. Tan­ rı Tekvin'in aynı ayetinde diyor ki, « Yeryü­ zünü kendinize tabi kılın ve ona egemen olun...,, İnsanın doğa. üzerindeki denetimi yeryüzüne egemen olmasının bir yoludur. Bir yerimizi kestiğimiz zaman sargıyla ör­ teı·iz. Hastalandığımız zaman ilaç alırız. Yi­ yecekleri yemeden önce pişiririz. İçecek su­ yu sağlamak için nehirlerin üzerine baraj­ lar kurarız. Bize ctaha iyi hizmet etsinler aı­ ye hayvanları doğal yaşayışlarından ayırıp evcilleştiririz. Görülüyor ki, sürekli olarak doğayı ya bedenlerimizle müdahale ederek veya çevreyi değiştirerek kendimize ta.bi kılmaya çalışıyoruz. Bu nedenledir ki birçok inanlı doğum kontrolünü Tanrı'nın sözüne aykırı bulmamaktadır.

Doğum kontrolünün yanlışlığını göster­ mek için bazen Onan'ın ö111eği veriliyor. Tekvin 38: 8-10 ayetlerinde okuduğumuz gi­ bi, Yahuda Onan'a kardeşinin ölümünden sonra kayınbirader olarak görevini yapma­ sını ve kardeşinin karısı ile yatmasını söy­ ledi (ayet 7). Bugün bıze ters gelir bu, fa· kat o ça.ğda ailenin soyunu sürdürmesi için Tanrı bu buyruğu vermişti (Tesniye 25: 5-10). Onan Tanrı'nın buyruğuna uymadı, kardeşinin karısı ile tam bir birleşme yap- 1;1adı (ayet 9). Ayetlerden anlaşılacağı üzı:: re, kayınbirader olarak görevini yerine ge­ tiı·ıneyen Onan, Tanrı tarafından cezalandı-

149


rıldı (ayet 10). Bu ayetlerde doğum kontro­ lüne ilişkin bir öğretiş yoktur.

Doğum kontrolünü uygulayan birçok

inanlı, Mesih'in «komşunu kendin gibi sev» buyruğunu yerine getirdiklerine inanıyor­ lar (Matta 22: 39). Dünya. nüfusu çok arttı, beslenme ve yerleşme olanakları yetersiz oldu. Dolayısı ile bu inanlılar, «dünya nü­ fusunu daha çok artırmamalıyız,, diyecek­ lerdir. Bu özellikle, nüfusun önemli bir yiiz­ desinin iş ve yerleşme olanağından yoksun bulunduğu ve nüfus artış oranının çok yük­ sek olduğu Türkiye'de doğrudur.

Diğer önemli bir nokta da şu: Doğurmak ve doğan çocuklara bakmak zor bir iştir. Erkekler çok kez kadınların doğum esnasın­ da ne denli acı çektiklerini anlamayacak ka­ dar katı ve duygusuz olabiliyorlar. İmanlı bir koca, «karısını kendi bedenini sevdiği gibi sevmelidir» (Efesoslular 5: 28). Birçok imanlı ailenin doğum kontrolüne başvur­ malarının nedeni budur.

Bu konuda gözönüne alınması gereken diğer etken de zaman ve para açısından kaç çocuk besleyebileceğimizdir. Yüksek enflasyon hızı, kaç çocuğu iyi bir şekilde besleyebileceğimiz sorusunu ortaya çıkarı­ yor. Açıktır ki çok çocuk yapıp onlara ba­ kamamak yerine, az çocuk sahibi olup on­ lara yeterince sevgi ve ilgi göstermek, on- . ları iyi büyütmek daha iyidir. Eğer bunu

150


çok çocuk yaparak da başarabilirseniz o zaman ,,size imanınıza göre olsun!»

Burada doğunı kontrolü yöntemlerinin ayrıntılarına girmek istemiyoruz. Doğum kontrolüne baş vurmayı kararlaştırmışsa­ nız, en yakın hastanenin özel kliniğinden bu konuda bilgi edinebilirsiniz.

Bununla birlikte, ülkemizde belki en

yaygın ,,doğum kontrolü,, yöntemi olan ço­

cuk aldırma konusunda bir uyarının yerin-

de olacağını sanırım. Şu durum nice aileler-

de tekrarlanmaktadır: Zamanında herhangi bir önlem almayan anne-baba, ancak ço­ cuk rahimde gelişmeye, Tanrı'nın vergisi olan yeni bir yaşam oluşmaya başladıktan sonra uyanırlar. Bu çocuğu şu ya da bu ne­ denle istemediklerini anlayarak çocuğu al­ dırmak yoluna. giderler. Ne var ki çoğu za­ man yasal olmayan, sağlık bakımından da yetersiz olan bazı klinikler ve muayeneha­ nelerde yapılan işlemler çok feci durumlara yol açmaktadır. İşlemin tıbbi sakıncaları bir yana, çocuk aldırmanın bir insanın canına kıymak anlamına geldiğini anla.malıyız.

Şunu belirtmekle yetinelim: Yalnız çok özel durumlarda bir tıbbi müdahale olarak söz konusu olabilen çocuk aldırma, hiçbir zaman «kaza düzeltmek içın,, kullanılma­ malıdır. Önlem alınacaksa, zamanında alın­ sın.

151


DÜĞÜN HAZIRLIKLARI

Her iki aday evlenme törenlerinin ay­ rıntılarını düşünüp hazırlanmalıdırlar. Bun­ dan sonra anne-babalarına, ait oldukları müşarekete ve bu müşareketin önderlerine düğün törenlerin.in nasıl olmasını istedikle­ rini açıklamalıdırlar. Her inanlı sade ve ge­ reksiz dünyevi törenlerden uzak bir düğünü arzulamalıdır. Bazı inanlıların Tanrı'nın Sö­ züne uygun olmayan törenlerle evlenmeleri üzüntü vericidir. Bu davranışlarını haklı gösteı·mek için, anne-babalarını ve yakınla.­ rını incitmek istemediklerini söylerler. Böy­ lelerinin Tanrı'yı incitmekten çekinmedikle­ ri anlaşılıyor. (Belki de ailelerinden, Tanrı'- dan korktuklarından daha çok korkuyorlar, bu yüzden ,,yara.tana değil yaratılana tapı­ yorlar» - Romalılar 1: 25). Düğünde dün­ yasal geleneklere ve putperestliğe ait tören­ lere kapıyı açık bırakıp Tanrı'nın düğünü bereketlemesini ummak boşunadır. Tann'­ nın Sözüne sıkıca tutunun, ondan taviz ver­ meyin, o zaman Tanrı sizi yükseltecektir.

Düğün, adayların Mesih'teki tanıklığını vermek için güzel bir fırsattır. Bu fırsat Rab için kullanılmalıdır. Bunların hepsi düğün gününden önce anne-babalar ve kilise ön­ derleriyle konuşulup planlanmalıdır.

'

152 '


DÜĞÜN SONRASI

Yeni evliler düğünden hemen sonra. ve­ ya en kısa zamanda, en az bir hafta başba­ şa ve Rable beraber kalabilecekleri sessiz bir yere gitmelidirler. İster balayı deyin is­ ter demeyin, bunun büyük yararı vardır. E­ ğer durumunuz buna imkan vermiyorsa o zaman konuyu dua ile Rabba götürün ve Rabbin sizin için neler yapabileceğini görün. Yeni evlilerin, küçük bir kulübe olsa bile, kendi evlerinde kalmaları tercih edil­

melidir. Akrabalarla kalmak, birçok sorun-• lar ve gerginlikler yaratabilir. Ekonomik ve­ ya başka nedenlerle bağımsız bir evde kal- mak uygun olmayabilir. Bu durumda olan çiftler gayretle dua etmelidirler. Tanrı her yeni ailenin bağımsız olmasını arzu eder.

Tanrı'nın onlara bir yol göstereceğine gü­ venmelidirler. En kısa zamanda kendi yu­ valarını kurmaları gerekir.

Yukarda, evliliğe hazırlık için gözönü­

ne alınacak etkenleri inceledik. Bunların hiçbiri ihmal edilmemelidir. Bir uzay roke­ tinin başarı ile fırlatılma.sı son saniyelere kadar yapılan dikkatli hazırlıklara bağlı­ dır. Bunun gibi, evliliğin temelleri de düğün gününden çok önce atılmış olmalıdır.

 bölüm 9
Mutluluk Yolu

Evlilik, sevgi ve cinsel ilişkiler konula­ rında, Tann'nın bizim izlemimizi istediği bir Mutluluk Yolu vardır. Ne yazık ki birçokla­ mutsuzluk çukurunda kalmayı tercih eder görünüyor!

Bu konulara ilişkin belli başlı noktalar açıklanmış bulunuyor. Geriye tercihimizi yapmak kalıyor. Her birimiz, yüreğimizin sır­ larıyla Tanrı'nın önünde tek başımıza du­ racağız. Yüreğinizde verdiğiniz karan siz­ den ve Tanrı'dan başka kimse bilemez. Fa­ kat yaşamınızın etkinliği ve bereketliliği bu kararlara bağlı olacak. Tann'nın yolunda yü­ rümenin bir bedeli vardır. Bu da her adım­ da Ona itaat etmektir, çünkü Mutluluk Yolu aynı zamanda Kutsallık Yoludur Cİşaya 35: 8 ve 10).

Tanrı bu yolun iki tarafında duvarlar öı·rnüştür. Kutsal Kitap, «bu duvarda gedik _ açanı yılan sokar» diye bizi uyarıyor (Vaiz

154


10: 8)). Tanrı, Aden bahçesinde de yasak ağacın etrafını büyük bir «duva.r,,la çevir­ mişti. Fakat Şeytan Havva'ya ağacın güzel meyvesini göstererek onu yemenin sağlaya­ cağı yararları anlattı, onu yediği zaman kendisine birşey olmayacağını söyledi. Böy­ lece duvarı geçen Havva o eski yılanın, Şey­ tan'ın tuzağına düştü. Sevgi ve evliliğin dı­ şında kalıp Tann'nın cinsel konularda koy­ duğu yasaklar Kutsal Kitap'ta açıkça gös­ terilmiştir. Ne var ki Şeytan milyonlarca genç insanı (daha yaşlı olanları da) aldat­ mayı, Tann'nın yolundan ayırmayı, onlara Tanrı'nın yasakladığını yaptırma.yı başar­ mıştır. Bu insanlar, Şeytan denen yılanın bugün de ilk anne-babamızı soktuğu gibi öl­ dürücü bir şekilde soktuğunu çok geç anlı­ yorlar.

Güvenliğimiz, Tann'nın Sözüne sılcıca

tutunmamız ve O'nun koyduğu duvarlara saygı duymamızda bulunuyor; onları devir­ mekten sakınalım. Aksi halde «etinle bede­ nin yok olduğu zaman, sonunda sen yas tu­ tarsın. Ve dersin: Nasıl terbiyeden nefret ettim ve yüreğim tedibi hor gördü. Hocala­ rımın sesini dinlemedim, bana öğretenlere kulak vermedim! Halkın ve topluluğun or­ tasında az kaldı her kötülüğe düşecektim» CSüleymanın Meselleri 5: 11-14).

Unutmayalım, <<ne ekersek oııu biçeriz,,

CGalatyalılar 6: 7).

155


TAŞKIN KASELER

Kana şehrindeki düğün, Tanrı'yı yücelt­ menin bize verdiği bereketin bir örneğidir CYuhanna 2: 1-11). İsa'nın, kendi yüceliğini ilk olarak bir düğünde açıkça göstermesinin anlaını büyüktür. Rab bugün de her evlilik­ te yüceliğini göstermek istiyor. Seks, sevgi ve evlilik, bize verdiği hediyeler arasında en değerli olanlarındandır. Tanrı, kendi yüceli­ ğini yalnız bize değil, O'na müsaade edersek bizim aracılığımızla başkalarına da göstere­ cektir.

Kana şehrindeki düğünde karşılaşılan şarap kıtlığı, her evlilikte sorunlar olabile­ ceğini göstermektedir. Bu sorunlar en so­ nunda hem kocayı, hem de kadını şaşkın­ lık ve ümitsizliğe düşürebilir. Fakat Rab ya­ şamımızda her şeyin başında gelirse, Kana'- da olduğu gibi ihtiyaçlarımızı bilecek, so­ runlarımızı çözecektir.

• İsa'yı bir misafir gibi davet etmek ye­

' terli değil, O'nu Rab olarak tanımak gerekir.

Evin duvarlarına, «İSA MESİH BU EVİN REİSİDİR,, yazılarını asıp evdeki egemenliği erkeğe veya kadına vermek Rab'le alay et­ mektir. Fakat İsa Mesih, Rab ve evin reisi kabul edildiği yerde, iki bin yıl önce Kana'- da olduğu gibi, yüceliğini gerçekten göste­ recektir.

Meryem hizmetçilere, ,,size ne derse, o­ nu yapın» demişti. Hizmetçiler Meryem'in

156

••

•ı

ı


öğüdünü dinleyip İsa'nın buyruklarını yerine getirince sorunları çözüldü. ·

Evli çiftler ve evliliği düşünen gençler aynı öğüdü dinleselerdi güçlükleri ne çabuk ortadan kalkacaktı!

O düğünde su, şaraba dönüştürülmüştü. Tatsız, renksiz ve değersiz olan su bir anda tatlı ve değerli bir şeye dönüştü. Bu olay, yaşamımızın yönetimini Rabbe bıraktığı­ mız zaman evliliğin ortak şeylerinin, günlük yaşamın· sıkıcılığının bile nasıl güzelleşebi­ leceğini de simgelemektedir. Tatsız olan tat­ lı olur, küçümsenen birçok ortak yönler son­ suz bir değer kazanır.

O mucizenin sonunda birçoklarının ilı­

tiyacı karşılandı. Eşlerin her ikisinin mutlu olması ile imanlı bir evlilik amacına ulaşmış olmaz. Tanrı, evli çiftlerin coşkun bir yaşam

sürnıelerini istiyor. Sevinçle taşkın olmala­ •

rını istiyor. Başkalarına, karşılaştıkları heı·­ kese bereket olmalıdırlar. Tanrı bir kere­ sinde sadık hizmetçilerinden birine şöyle demişti: <<Seni büyük millet edeceğim, seni mübarek kılacağım, senin adını büyük ede­ ceğim; ve bereket ol.... yeryüzünürı bütün halkları sende bereket olacaktır» (Tekvin 12: 2-3) 3. Tanrı'nın bereketi bize verildi (Galat­ yalılar 3: 13). İnsanın evlilikte bundan da­ ha büyük ne amacı olabilir? Fakat başkala­ rına bereket oluşumuzun ölçüsü günlük ya­ şantımızda Tanrı'ya göstereceğimiz itaate bağlı olacaktır. «Senin zürriyetinde yerin

157



bütün milletleri mübarek kılınacaklar, kü sözümü dinledin» (Tekvin 22: 18).


çu•• n-


Kana şehrindeki mucize, seks, sevgi ve evlilik konularında aptalca hatalar yapıp başarısızlığa uğrayanlara da bir ümit veriyor. Kana'da şarap tükenince oradakiler Rabbe döndü ve O da onları utandırmadı. Başarısız­ lığınız ne denli büyük olursa olsun, O'na gelirseniz sizi de utandırmayacaktır. Sizden istediği şey, ihtiyacınızı açıkça O'na bildir­ menizdir. Akılsızlık edip o erkek veya kızla olan ilişkilerinizin çok samimi olmasına izin verdiniz mi? Onu sevmek aptalca bir karar mıydı? Yaptıklarınızdan şimdi utanıyor mu­ sunuz? Sizi anlamayanlar şimdi sizi ayıp­ layıp yeriyorlar mı? O zaman hemen, gecik­ meden Rabbe dönün. O, günahlıların dostu­ dur. Yalnız günahlarınızı bağışlamak için, Şeytan'ın yaşamınızda açtığı tüm yaralan iyileştiı·mek için beklıyor. Dünyaya bu iki işi yapmak için geldi (1 Yuhanna 3: 5, 8).

Cesaretiniz kırılmasın, sizin için de bir ümit var. Kana'daki ihtiyacı gideren Rab, yaşa­ mınızın tüm ihtiyaçlarını da giderebilir. Rab Kana'da yüceliğini gösterdi, aynı şeyi sizin yaşamınızda da yapabilir.

Eğer düş kırıklığına uğramışsanız, iman yaşamındaki gerçek bereketliliğin almaktan çok vermekten ileri geldiğini hatırlayarak mutlu olun (Resullerin İşleri 20: 35). Tanrı, her durumu iyiliğiniz için kullanabilir, ve

158


böylece gerçekleşmemiş arzulara rağmen kendi yüceliğinde yaşa.tabilir.

YÜCELİKTEN YÜCELİĞE

Seks, sevgi ve evlilikte amacınız Tanrı'yı yüceltmek olsun, o zaman O'nun bu alanda­ ki isteğini öğreneceksiniz. Sizi, kükreyen as­ lanların, yırtıcı hayvanların bulunmadığı, fakat kendi yüceliğiyle aydınlattığı o Yol bo­ yunca yürütecektir. Yaşamınızın sonuna. dek bu Göksel Yol'dan ayrılmayasınız diye dua ediyorum. Amin.